11 Ekim 2014 Cumartesi

İslamoğlu Tef. Ders. ‘ALÂK SURESİ (05-19) (194-A)d



c sayfasından devam

5-) Allemel'İnsane ma lem ya'lem;

(Yani) insana bilmediğini talim etti. (A.Hulusi)

05 - O insana bilmediği şeyleri öğretti. (Elmalı)


Allemel'İnsane ma lem ya'lem ve insana bilmediğini öğretti. Evet, ve insana bilmediğini öğretti. İnsan nerden geldim, nereye gidiyorum, niçin yaratıldım suallerine asla çanak çömlekle cevap bulamaz. Kazı yaparak cevap bulamaz, bunlar varlık sorusudur. Varlık sorularını sormayan zaten bu mana da insan olma hakkını vermiyor demektir. İnsan olma hakkını veren bir insan bu soruları sorar, sorduğunda da Allah’ın kapısı önünde gelir durur. Çünkü bu soruların cevabı Allah’tan başkasında değil, Allah verir. Ya rabbi ben neden varım, nereden geldim, dünüm ne, tamam, babamdan, annemden, o da babasından annesinden, o da babasından annesinden.

İyi de nereye kadar? O nereden en sonunda ulaşacağımız şey nerede? İşte cevabını Allah’tan alabileceğiniz sorulardır varlık sorusu. Ve rabbimi öğretmiştir insana bilmediğini. Allah’ın öğretmesi;

Bilginin iki türü var; Huduri bilgi, husuli bilgi Huduri bilgi alt yapı, Husuli bilgi üst yapı. Huduri bilgi verilen, husuli bilgi elde edilen yani edinilen. Huduri bilgi insan doğuştan yüklenen, hakkedilen, adeta fıtratına kazılmış olan bilgidir. Bu bilgi arasında bedenimizin, organlarımızın nasıl işleyeceğine dair bilgi de yer alır. Mesela kalbimiz nasıl çalışacağını kimseden öğrenmez. Aklımız nasıl çalışacağını kimseden öğrenmez. Ellerimiz ve ayaklarımız nasıl çalışacağını kimseden öğrenmez. Kan dolaşımımız nasıl gezeceğini kimseden öğrenmez. Bebek hiçbir şey bilmiyorken kalp her şeyi bilerek doğar. Bebek hiçbir şey bilmiyorken sinir sistemi her şeyi bilerek doğar. Bebek hiçbir şey bilmiyorken ateşi altından ayırt edemez kadar cahilken insanoğlunun lenf sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi ne yapacağını çok iyi bilir. Yani yaşlandığında ilave edeceği hiçbir şey yoktur bu sistemin kendisine. Daha doğuştan mükemmel bilgiye sahiptir.

Hatta bilinç bedene takıldığında beden işlevini tam yapamaz. Mesela bilinçle kalbi yönlendirmeye çalışalım kalp tekler. Bedenin organları ve sistemleri en güzel bilinç dışı çalışır. İşte huduri bilginin bir parçası budur.

Huduri bilginin daha diğer parçaları da var. mesela bir insan aklını kaybettiğinde elindeki lokmayı burnuna götürmez. Hiçbir deli ensesine lokma götürmez. Kulağına lokma götüren, yiyecek götüren deli yoktur. Elindeki yiyeceği deli de ağzına götürür bu huduri bilgidir. Aklını kaybetse de huduri bilgiyi kaybetmemiştir.

Sonradan elde edilen bazı bilgiler yani husuli bilgiler, huduri bilgilerin yanına konulabilir mi? Konulabilir. Israr ve tekrar ile edinilmiş olan bilgilerden bazıları meleke haline dönüşür, melekleşirse huduri bilgi gibi insanda sabit bir bilgi haline dönüşür. İşte o zaman insan ileri yaşlarda bunasa da, aklını kaybetse dahi onları kaybetmez. Mesela kardeşini, hatta öz evladını bile tanıyamayacak duruma gelen öyle hastalar vardır ki bir ömür boyu iman ederek işlediği ibadetleri terk etmez, unutmaz. Hanımını unutan bir arkadaş tanıyorum hafız-ı Kur’an dı, Kur’an dan bir tek ayeti unutmadı. Dolayısıyla ısrar ve tekrar olması terbiyenin de bu anlama gelir. İşte Allah’ın tespih edilmesindeki temel espri de budur, yani huduri bilgi haline gelmesi husuli bilginin.

İşte bu nokta da Allemel'İnsane ma lem ya'lem ayeti kerimesi doğru anlaşılmalıdır. İnsana bilmediğini öğretti. Hem huduri bilgi ile, hem husuli bilgi ile. Hem bilginin civatasıyla hem somunuyla. Hem alt yapıyla hem üst yapıyla.


6-) Kella, innel'İnsane leyatğâ;

Hayır, (iş sanıldığı gibi değil; düşünün)! Muhakkak ki insan (hakikatinden kozalı yaşarsa), elbette azgınlık eder (şehvet peşinde koşar); (A.Hulusi)

06 - Sakın okumamak etme, çünkü insan muhakkak tuğyan eder. (Elmalı)


Kella o halde burada dur ey insanoğlu, burada dur ve düşün ve eğer yanlış yapıyorsan yapma. Eğer varlığı bir kitap bilmiyorsan bundan sonra böyle yapma. Eğer varlığı okumuyorsan bundan sonra böyle yapma. Eğer kendini bir kitap bilmiyorsan bundan sonra böyle yapma. Eğer yeni kazandığın dostlarının yeni nazil olmuş bir ayet gibi görmüyorsan bundan sonra böyle yapma yeni nazil olmuş bir ayet gibi gör.

innel'İnsane leyatğâ hiç şüphe yok ki insan azar, çığırından çıkar, kimse tutamaz. İnsan, insanın en büyük belası haline gelir. İnsan, insanın cennetidir öyle yarattı Allah, ama kurdu olabilir. homlolupus diyordu ya Thomas Hobbes, onun gibi insan insanın kurdu haline dönüşebilir. En iyi bozulunca en kötü olur. Ne zaman böyle olur? Tağa, tağal ma’ bir nehir taşıp ta etrafında ki verimli araziyi yok ettiği zaman su taştı denilir tağal ma’ denilir etrafına zarar verdiği zaman.

Nehrin, suyun edebi, suyun itaati suyun rahmet oluşudur. Ama su tuğyan ettiğinde rahmet olmaktan çıkar zahmet olur. Nimet olmaktan çıkar, nı’kmet olur. işte onu için bu kökten gelmiş. Haddini bilmeyen insana tuğyan etti denir, tağut denir haddini bilmeyen. Bu aslında haddini aşmaktır insan haddini aşar, insan kendini bilmez duruma gelir. Ne zaman?


7-) En reâhüstağnâ;

(Benliğiyle perdelenip) kendini (hakikatten) müstağni gördüğü için. (A.Hulusi)

07 - Kendini müstağni görmekle. (Elmalı)


En reâhüstağnâ kendi kendine yettiğini zannettiğinde. Evet, En reâhüstağnâ; müstağni davrandığında, müstağni olarak gördüğünde kendini. Ne demek? Allah’a ihtiyacım yok havasına girdiğinde demek.

Gerçekten insan kendi kendisine yeter mi? Asla. Bırakınız insanın kendi kendisine yetmesini, inek yavrusu doğar doğmaz bakarsınız 3 – 5 dakika sonra kalkmış yürüyor. Ama insan yavrusu aylar boyunca annesine muhtaçtır, bu kadar muhtaçtır. Nasıl kendi kendisine yetecek, söyleyin kalbine söz geçiremeyen insan nasıl kendi kendine yettiğini zanneder. Bana şirk nedir diye sorsanız tarifim; şirk insanın kendi kendine yettiğini zannetmesidir derim. Yani burada maksat Allah’a ihtiyacım yok havalarıdır.

Evet, güzel bir söz öyle diyordu ya A’mel eddünya ke bi kaderi ve kaike fiha, Dünyaya dünyada kalacağın kadar çalış, Ve A’mel li ahretike bi kaderi be kaike fiha. ahirete de ahirette kalacağın kadar çalış. ikisi arasında bir hesap yap, kitap yap nerde ne kadar kalacaksan oraya o kadar yatırım yap. Ve a’mel linnari bi kaderi sabrike ileyha ateşe dayanacağın kadar günah işle Ve a’me linnahi bi kaderi hacetike ileyhi Allah’a da muhtaç olduğun kadar kulluk et. (Hadis)

Dersen ki ey Allah sana hiçbir ihtiyacım, hiçbir borcum yok, ne verdin ki ne istiyorsun (haşa) diyorsan buyur, ayağın göl başın pınar. Ama yok bunu diyemiyorsan, ben bana ait değilim, ben zaten verilmiş bir kredi ile doğdum, ne gözümün ne kulağımın ne dilimin ne dudağımın ne elimin ne ayağımın ne yüreğimin ne aklımın ne aldığım nefesin hiç birinin hakkını ödemedim ben, bunlar verilmişti bana, ben verilmiş bir vergi ile doğdum diyorsan o zaman ey insan nankörlük yapma, Allah’a borçlusun. Borçlu olduğunu itiraf et, Allah borcunu ödemeni istemiyor borcunu ödeyemezsin. Çünkü her yeni aldığın nefes borç. Fakat borcunu itiraf etmeni istiyor. Borcunu itiraf edersen borcunu ödemiş kabul edecek. Evet, işte bu ayetin hatırlattıkları.

innel'İnsane leyatğâ En reâhüstağnâ insan kendi kendine yettiğini zannettiğinde mutlaka azar.


8-) İnne ila Rabbikerrüca';

Kesinlikle dönüş rabbinedir! (A.Hulusi)

08 - Her halde nihayet rabbinedir dönüş. (Elmalı)


İnne ila Rabbikerrüca' surenin şah ayeti; Hiç şüphe yok ki dönüş rabbinedir. En sonun da dönüş rabbinedir. Öyle değil mi İnne ila Rabbikerrüca' sonunda dönüş Allah’a değil mi, Allah’tan kaçıp kurtulan var mı? İnsanın rabbine dönüşü muhakkak değil mi? İnsanın rabbine dönüşü muhakkaktır.

Burada aslında insan ne zaman azar sorusunun cevabının en temelinde ki temel problem de ortaya çıkmış oluyor. Rabbine döneceğini unuttuğunda azar. Demek ki insan kendi kendisine yettiğini zannettiğinde azar, ölümü unuttuğunda da kendi kendine yettiğini zanneder. 3 ayet arasında ki bağlantıyı böyle kuruyoruz. İnsan kendi kendine yettiğinde azar. Azmak; kendi kendine yettiğini sanmanın sonucudur. Ama kendi kendine yettiğini sanmak ta bir başka şeyin sonucudur, o da nedir? Ahireti unutmak, ölümü unutmak, ölmeyeceğim zannetmek, Allah’ın huzuruna çıkacağı gerçeğini unutmak. Onun için tüm sapmaların ve azmaların temelinde ölümü unutmak, hesap gününü unutmak ya da inkar etmek yatıyor.

İnne ila Rabbikerrüca' insanın rabbine, yani senin rabbine dönüşün muhakkaktır ey insanoğlu. Senin rabbine dönüşün kaçınılmazdır.


9-) Eraeytelleziy yenha;

Gördün mü o engelleyeni; (A.Hulusi)

09 - Baksan a: o nehy edene. (Elmalı)


Eraeytelleziy yenha baksana şu engel olana,


10-) Abden izâ sallâ;

Bilfiil salât hâlindeyken bir kulu! (A.Hulusi)

10 - Bir kulu namaz kıldığında. (Elmalı)


Abden izâ sallâ namaz kılan bir kula. İkisini birleştirip öyle mana vereyim. Namaz kılan bir kula engel olan şu adama baksana. Aslında sebebi nüzulü ne olursa olsun, ki Ebu Cehil derler. Allah resulü Kâbe de namaz kılacak zamanı sormuş, o buraya geliyor mu, namaz kılıyor mu? Evet demişler. Vallahi demiş o geldiğinde ensesine ayağımla basacağım secdeye kapandığında. Allah resulü gelmiş fakat Ebu Cehil bunu yapmak için adım attığında yapamamış, başaramamış. Rivayetin devamında daha farklı şeyler anlatılıyor ama bir biçimde başaramamış. Burada aslında namaz kılanı engelleme isteğinin olduğunu görüyoruz müşriklerde.

Fakat burada sadece sebebi nüzulüne mebni anlayamayız, bugün de öyle değil mi. İbadeti engellemek aslında sadece namazla sınırlı değil, ibadete mani olmak. İbadeti engelleyen herkes o çağın Ebu Cehil’ idir. Hangi ibadet olursa olsun. Yani bir mü’minin ibadetine mani olmaya kalkmak Ebu Cehillik yapar kim olursa olsun. Burada o tipten bahsediyor veya o düşünceden bahsediyor. Aslında buna şunu da ekleyebiliriz; Bir insanı meşgul ederek ibadetten alıkoymakta  bu ayetlerin kapsamına girer. Eğer bir insan bir başkasını meşgul edip ibadetten alıkoyuyorsa o da onu engelliyor anlamına gelir.


11-) Eraeyte in kâne 'alelhüda;

Gördün mü (bir düşün)! Ya o hakikati yaşamakta ise? (A.Hulusi)

11 - Baksan a o hidayet üzere giderse. (Elmalı)


Eraeyte in kâne 'alelhüda hiç o hidayette midir diye aklına geldi mi? Yani hiç düşündün mü acaba o hidayette midir. Haydi ya o hidayet üzere idiyse hiç düşündün mü bunu? Eraeyte in kâne 'alelhüda. Eraeyte ile geliyor burada ayetler. Baksana, tutki, ya öyleyse, ya böyleyse, bir düşün, bir aklet manaları verebiliriz. Fikirden tefekküre geçip ön yargısız ve derin düşünceyi benimsedin mi bir kez, yani hiç fikri değil de tefekkürü benimsedin mi, derin düşündün mü. Sığ düşünmeden kurtulup ta derin düşünseydin eğer onun Hakk üzerinde olacağı gibi bir ihtimali de hesaba katardın.


12-) Ev emere Bittakvâ;

Yahut korunmayı emretti ise! (A.Hulusi)

12 - Yahut takva ile emrederse fenâ mı? (Elmalı)


Ev emere Bittakvâ yahutta çağırmakta mıdır sorumluluğa, takvayı emretmekte midir diye düşündün mü hiç. Takva’yı sorumluluk olarak çevirmem boşuna değil. Çünkü arkasından bakınız iki kavram daha kullanılacak kezzebe ve tevellâ Tevellâ da sorumsuzluk. İnsan sorumsuz olduğu için sırtını döner hakikate. Hakikate sorumlu davranan yüzünü döner sırtını değil. kezzebe ve tevellâ hüda ve takvanın zıddı. Hüda ve takva, kezzebe ve tevella zıddı. Böyle anlarsak doğru anlamış oluruz.


13-) Eraeyte in kezzebe ve tevellâ;

Bir düşün! Ya (hakikatini) yalanladı ve yüz çevirdi ise? (A.Hulusi)

13 - Baksan a: tekzip eder, aksine giderse iyi mi? (Elmalı)


Eraeyte in kezzebe ve tevellâ hadi düşündün mü hiç, yani baksana, düşünsene, sen düşündün mü hiç Eğer o hakkı yalanlasa ve sırt dönse Allah’a;


14-) Elem ya'lem BiennAllâhe yera;

Bilmez mi ki Allâh kesinlikle görür? (A.Hulusi)

14 - Her halde Allahın gördüğünü bilmiyor mu? (Elmalı)


Elem ya'lem BiennAllâhe yera kendisi bilmez mi ki Allah görür mutlaka. Eğer o Allah’a sırt dönse ve yalanlasa Allah görür mutlaka. Onu bilmez mi O, bunu düşündün mü diyor, bunu da düşünmedin.

Burada temel sıkıntı görmeyen bir Allah inancı. Müşriklerin temel sıkıntısı buydu. Haşa kör bir Allah’a inanıyorlardı. Allah’a inanıyorlardı Mekke müşrikleri. Bu günün insanının bir çoğu da öyle değil mi. Ama uzak bir Allah. Oysaki ayet el kürsiyi her namazdan sonra neden okuruz; lâ te'huzuHÛ sinetün vela nevm. (Bakara/255) uyumayan ve unutmayan bir Allah’ımız var. Allah’ı uyutamazsın ey insanoğlu, Allah unutmaz, atlatacağını sanıyorsan aldanırsın, Allah’ı atlatamazsın demektir bu. İşte burada o söyleniyor.

Elem ya'lem BiennAllâhe yera hiç O bilmez mi ki Allah mutlaka görür.


15-) Kellâ, lein lem yentehi lenesfe'an BinNasıyeh;

Hayır (iş sandığı gibi değil)! Andolsun ki eğer vazgeçmezse, elbette onu alnından (beyninden) şiddetle tutup sürükleriz! (A.Hulusi)

15 - Sakın, Celâlim hakkı için eğer (akıllanıp) vaz geçmezse muhakkak sürükleyeceğiz elbet biz o alnı. (Elmalı)


Kellâ yo..! böyle yapma ey insanoğlu, böyle yapma lein lem yentehi lenesfe'an BinNasıyeh eğer bu tip yaptığı şeye bir son vermezse perçeminden yakalayacağız. lenesfe'an BinNasıeh onun perçeminden ele geçireceğiz.

Sanki nükte olarak şöyle bir şey aklıma geliyor. Perçem alnı kapatan kâkül demektir. Yüzünü kapatan bir maskeye çevirdiği perçeminden tutup gerçek yüzünü açacağız, kendini seyret al bak. Maskeyle gezdin bir ömür boyu. Maskesini sıyıracağız der gibi anlıyorum ben. Evet insanın maskesini sıyıracağız.


16-) Nasıyetin kâzibetin hatıeh;

O yalancı, o hata yapan (bedene, dışa dönük) alnı (beyni)! (A.Hulusi)

16 - Yalancı, câni bir alnı. (Elmalı)


Nasıyetin kâzibetin hatıeh öyle bir perçem ki yalancı, sahtekar perçeminden, günahkâr perçeminden yakalayacağız.


17-) Felyed'u nadiyeh;

Haydi, çağırsın meclisini! (A.Hulusi)

17 - O vakit çağırsın o kurultayını, meclisini. (Elmalı)


Felyed'u nadiyeh haydi o kendi kulübünü çağırsın bakalım, kendi taraftarlarını, kendi takımını çağırsın bakalım.


18-) Sened'uzZebaniyeh;

Biz de çağıracağız Zebânîleri (ateşin zebûn edici kuvvelerini)! (A.Hulusi)

18 - Biz, çağıracağız zebanileri. (Elmalı)


Sened'uzZebaniyeh biz de Zebanileri çağıracağız zamanı gelince.


19-) Kellâ* lâ tutı'hu vescüd vakterib;

Hayır, sakın (yapma)! Ona uyma; secde et ve yaklaş! (19. âyet secde âyetidir.) (A.Hulusi)

19 - Sakın onu dinleme de secde et ve yaklaş. (Elmalı)


Kellâ yo..! Bu böyle gitmez, azgın insanın azması böyle gitmez, bir yere toslar. Mutlaka ve mutlaka bir sonu var azgınlığın. Onun için lâ tutı'hu vescüd vakterib sen onları bırak lâ tutı'hu bu tipe itaat etme, bu tipe uyma her iki manayı da verir uyma dersek. Yani zorbalara teslim olma manası da var, onlara uyma bırak onları kendi hallerine. Onlar senin gündemini belirlemesin. Onlar gitsinler başlarını duvara vuruncaya kadar gitsinler manasını verir. Vescüd ve secde et. Yani Allah’ın huzurunda yere kapan, yani Allah’a tam teslim ol. Secde tam teslimiyetin ifadesidir aslında sembolüdür.

Vakterib ve yaklaş, Allah’a yaklaş aslında yaklaşmaya gayret et manasını verir. Çünkü ıkterabe, iftial babından gayret içerir iftial babının lafza kattığı yan anlam budur, bir şey için gayret göstermek, gayret göstererek bir şeyi elde etmek veya. Onun için rabbine yaklaşmaya çalış, gayret et.

[Ek bilgi; İbn Abbas'tan diğer bir rivayette şöyledir: "Rasulullah, Makam-ı İbrahim'de namaz kılmaktaydı. Ebu Cehil yanına gelerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Ben seni bundan menetmedim mi? ve ResulAllah’ı tehdit etmeye başladı. ResulAllah ona sert bir şekilde "Sen kim oluyorsun?" karşılığını verdi. Bunun üzerine Ebu Cehil. "Ey Muhammed! Sen kime güvenerek beni korkutuyorsun? dedi. Ve devam etti: Tanrıya yemin ederim ki, burada en fazla yardımcısı olanlardanım. (Ahmed, Tirmizî, Neseî, İbn Cerir, İbn Ebi Şeybe, İbn Münzir, Taberanî, İbn Merduye)
Bu olay üzerine surenin "kella inne'l insane le yetğa(6)" ile başlayan kısmı nazil olmuştur. Bu kısmın yeri doğal olarak Kur'an'ın bu suresindedir. Çünkü Rasulullah İslâm’ı ilk kez namaz ile açığa vurmuştu. Kafirlerle karşı karşıya gelmesinin başlangıcını bu oluşturmuştu. (Tefhimu-l Kur’an- E.A. Mevdudi)]


Sadakallahulazıym. Allah hakikati beyan etti. Rabbim kendi kendine yettiğini zanneden azgın tiplerden değil, Allah’ın var neye muhtaçsın, Allah’ın yok neyin var diyen mü’min ve muti kullarından kılsın bizleri inşaAllah.

‘Alâk suresinin sonu.
‘Alâk suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder