13 Haziran 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. TEKVİR SURESİ (10-29)(187-B)b



a sayfasından devam

10-) Ve izessuhufu nuşiret;

Kaydedilmiş sayfaları açıldığında, (A. Hulusi)

10 -  Ve defterler açıldığı vakit, (Elmalı)


Ve izessuhufu nuşiret amel defterleri açıldığında.


11-) Ve izesSemâ'u küşitat;

Semâ sökülüp giderildiğinde (bilinç muhakemesini yitirdiğinde), (A. Hulusi)

11 - Ve sema' sıyrıldığı vakit, (Elmalı)


Ve izesSemâ'u küşitat Evet, bir deri gibi gök, ya da uzay soyulduğunda. Bambaşka bir şeyden söz ediliyor burada. Uzayın dürülüş sürecinin tamamlanışından söz ediliyor. Sema, uzay bir deri gibi soyulacak diyor. Nasıldır bilmiyoruz.


12-) Ve izelcahıymu su'ğğiret;

Cahîm tutuşturulup alevlendirildiğinde (pişmanlık yangını alevlendiğinde), (Not: Yaptığımız yorum, âyetlerin kişinin kıyametini sembolize etmesi yönündendir. A.H.) (A. Hulusi)

12 - Ve Cehennem kızıştırıldığı vakit, (Elmalı)


Ve izelcahıymu su'ğğiret cehennem, gözleri yuvalarından fırlatan, cahıym bu. Cehennem ateşi kışkırtıldığında. Buradan cehennemin bilinen kozmoloji dışında bir yer olduğu çıkarılabilir.


13-) Ve izelcennetü üzlifet;

Cennet yaklaştırıldığında, (A. Hulusi)

13 - Ve Cennet yaklaştırıldığı vakit, (Elmalı)


Ve izelcennetü üzlifet ve cennetin görüntüsü yakın plan sunulduğunda. Üzlifet; yakın plan görüntü sunulduğunda. Böyle çevirmeyi çok isabetli görüyorum. Bu da yine cennette yerler ve göklerin dışında bir özge ve özel bir mekan olduğuna delalet etse gerektir.


14-) 'Alimet nefsün ma ahdaret;

Her nefs (bilinç) hazırladığı şeyi bilmiştir (biyolojik bedenli yaşamında yaptıklarının getirisini algılamıştır). (A. Hulusi)

14 - Anlar bir nefis ne hazırlamıştır. (Elmalı)


'Alimet nefsün ma ahdaret her can ne hazırladığını işte o zaman bilecek.


15-) Felâ uksimu Bilhunnesi;

Kasem ederim El Hünnes olarak (Güneş'in ışığından gündüz görünmeyen yıldızlar), Not: Hz.Âli r.a. "El Hünnes"i şöyle tefsir eder: "Bunlar gündüzün sinen - görünmeyen, geceleyin zâhir olan - çıkan yıldızlardır (gezegenlerdir)." (A. Hulusi)

15 - Şimdi kasem ederim o sinenlere, (Elmalı)


Felâ uksimu Bilhunnesi yook..! bundan öte söz yok. İşte ben yemin ediyorum gizlenenlere, işte Allah yemin ediyor gizlenenlere. Daha öte söz olur mu, ötesi yok, yemin eden Allah. Bu ve bir sonraki ayetlerin mevsufları yok, sıfatlar var. Dolayısıyla tefsirler bunlara yıldızlar, gezegenler, yabani hayvanlar falan diye tefsir etmişler bunların mevsuflarını. Ama iki ihtimal görüyorum;

1 – Zamanın ve mekanın geri sarılış sürecinin sonunda. Yıldızlar, galaksiler, alemin tamamı bir çekirdekte gizlenmiş. İşte buradaki gizleme bu. Yani Bilhunnes.

2 -  Gönüllerde vahyin harekete geçirdiği gizli güç. Bu iki şeye delalet edebilir. Allahu alem..!


16-) Elcevarilkünnesi;

El Cevar'e, El Künnes'e (yörüngelerinde seyrederken aynı zamanda burçların etki alanlarında dolaşanlar - gezegenler), (A. Hulusi)

16 - O akıp akıp yuvasına girenlere, (Elmalı)


Elcevarilkünnesi yuvalarına giren yıldız ve gezegenlere yemin ediyorum. Yani yıldızlar cariye gibi döndüğü için el cevaril denmiş


17-) Velleyli izâ 'as'ase;

Geri döndüğünde geceye, (A. Hulusi)

17 - Ve yöneldiği dem o geceye, (Elmalı)


Velleyli izâ 'as'ase zaman ve mekansız yokluğun kalıcı karanlığına yemin ediyorum. Zamansız, mekansız yokluğun kalıcı karanlığına yemin ediyorum. Şöyle de diyebilir miyiz? Yokluk gecesinin sonuna yemin ediyorum. Yani her şey dürülmüş, artık alem bir çekirdeğin içinde yok olacak, görünmeyecek noktaya kadar inmiş, noktanın altına inmiş adeta. Başlangıcına geri dönmüş.


18-) Vessubhı izâ teneffes;

Teneffüs ettiğinde sabaha, (A. Hulusi)

18 - Ve nefeslendiği dem o sabaha ki, (Elmalı)


Vessubhı izâ teneffes ve henüz soluk almaya başlayan zaman yemin ediyorum. Alem geri çekilmiş, geldiği yere dönmüş, artık yeni bir sabah, yeni bir varlık sabahı olacak. İşte ona yemin ediyorum.


19-) İnnehû lekavlu Rasûlin keriym;

Ki, muhakkak O, şerefli bir Rasûlün sözüdür; (A. Hulusi)

19 - Muhakkak o (Kur'an)i kerîm bir Resulün getirdiği kelâmdır. (Elmalı)


İnnehû lekavlu Rasûlin keriym hiç şüphe yok ki bu mübarek bir elçinin sözüdür, Sadece elçinin sözü değil, keriym; türünün en iyisi olan bir elçinin sözü.

Ne demek Allah’ın kelamıydı hani; Kur’an öyle diyordu hani, elçinin sözü mü? Elçinin sözü elçiye ait değildir, bunu bilmeyecek ne var. Elçi sözün elçisidir, sözün sahibi Allah’tır, elçi o söze elçilik yapmıştır, burada da söylenen odur.


20-) Ziy kuvvetin 'ınde ziyl'arşi mekiyn;

Kuvvet sahibi (bir Rasûlün)! Arş sahibi'nin indînde güvencede! (A. Hulusi)

20 - Bir Resul ki pek kuvvetli, metîn, Zül'arşın nezdinde mekîn, (Elmalı)


Ziy kuvvetin 'ınde ziyl'arşi mekiyn arşın sahibi katından ona hem güç, hem de makam bahşedilmiştir.


21-) Muta'ın semme emiyn;

İtaat edilendir orada (Semâ'da), Emin'dir. (A. Hulusi)

21 - Muta' orada, emîn, (Elmalı)


Muta'ın semme emiyn kendisine itaat edilir, üstelik güvenilir bir elçidir o. Hz. Cibrilden bahsediliyor, vahiy meleğinden.


22-) Ve ma sahıbuküm Bimecnun;

Sahibiniz (Hz. Muhammed) bir cin etkisi altında olan değildir! (A. Hulusi)

22 - Yoksa sahibiniz mecnun değil, (Elmalı)


Ve ma sahıbuküm Bimecnun ve yeni pasajda Allah resulüne yeniden döndü sure. Arkadaşınız cinlenmiş değildir. Yani deli diye çevirmedim. Çünkü cahiliye arabının tasavvurunda şiir cinle alakalı, şair, mecnun, sihir, arraf hep bilinmeyenin bilgisine ulaşma çerçevesinde kullanılırdı. Onun için vahyi de cinle alakalandırıyor cahiliye tasavvuru ve aklı.


23-) Ve lekad reahu Bil'ufukılmubiyn;

Andolsun ki Onu apaçık ufuk olarak müşahede etti! (A. Hulusi)

23 - Vallahi gördü onu açık ufukta. (Elmalı)


Ve lekad reahu Bil'ufukılmubiyn onu apaçık bir ufukta görmüştü. Apaçık, berrak bir ufukta görmüştü. Vahyin geliş sıklığının henüz bilinmediği başlangıçta doğal bir vahiy molasını kesildi zanneden Allah resulüne bir teselli bu.

Burada Necm/13. ayetine bir atıf var. Ve lekad reahu nezleten uhra. (Necm/13) onu bir kez daha iniş sırasında görmüştü. O ayetle bu ayet bakışımlı.


24-) Ve ma huve 'alelğaybi Bidaniyn;

O, gayb hakkında cimri değildir! (A. Hulusi)

24 - Ve o gayb üzerine kıskanılır değil, (Elmalı)


Ve ma huve 'alelğaybi Bidaniyn evet, o gaybı kıskanan biri değil ki. Allah resulü gaybı eline geçirmişte hiç kimseye vermemek için onu kıskanıyor değil ki. Veya şöyle de anlaya bilir miyiz, çevirebilir miyiz. Gaybi bilgi üzerinde tekel kuran biri değil ki. Evet.


25-) Ve ma huve Bikavli şeytanin raciym;

Ve O, recm olunmuş (hakikatten uzaklaştırılmış) şeytanın lafı da değildir! (A. Hulusi)

25 - Ve o bir racîm Şeytanın sözü değil, (Elmalı)


Ve ma huve Bikavli şeytanin raciym yine o kovulmuş, taşlanmış şeytanın sözü de değil. Çünkü o şeytana dost değil ki şeytan da ona dost olsun. Şeytanın ilk geçtiği yer nüzul sürecinde burası. Dayanıklı ip manasına halat manasına geliyor. Es şatanu aslında çok cazip bir yılana da verilen isim. Öyle cazip bir yılan ki, hem zehirli, hem cazip. Gören gözünü alamıyor ondan. Ama üzerine gittikçe de zehirleme tehlikesi artıyor. Tam iblise benziyor, ne güzel de bir benzetme ve köken olmuş bu. Evet.


26-) Feeyne tezhebun;

O hâlde (Kurân'ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz? (A. Hulusi)

26 - Siz nereye gidiyorsunuz? (Elmalı)


Feeyne tezhebun nereye gidiyorsunuz Feeyne tezhebun ey insanlık nereye gidiyorsunuz?


27-) İn huve illâ zikrun lil'alemiyn;

O âlemler (insanlar) için yalnızca Zikir'dir (hatırlatmadır)! (A. Hulusi)

27 - O hâlis bir zikirdir âlemin için, (Elmalı)


İn huve illâ zikrun lil'alemiyn  bu bütün bir insanlığa öğütten başka bir şey değil ki. Siz nereye gidiyorsunuz, öğüt almayacak mısınız. Alemlerin rabbi sizi öğüt almaya çağırıyor, siz kime kaçıyorsunuz. Allah’tan kaçılır mı ey insanlık.


28-) Limen şâe minküm en yestekıym;

Sizden bilfiil gerçek üzere yaşamayı dileyenler için! (A. Hulusi)

28 - İçinizden müstekîm olmak dileyenler için, (Elmalı)


Limen şâe minküm en yestekıym sonuçta içinizden doğru yolda yürüyenler, yürümeyi isteyenler için bir öğüttür. Doğru yolda yürümeyi dileyenler için bir öğüttür. Yani yine öğüt alacak olan sizsiniz. Allah öğüt veriyor da, bu öğüdü kafanıza sokmuyor, siz ona yüreğinizi açacaksınız. Eğer isterseniz, alırsanız Allah’ın verdiğini, Allah’ın uzattığı vahyi tutarsanız, Allah’ın kudret elini tutmuş olacaksınız.


29-) Ve ma teşâune illâ en yeşâAllâhu Rabbül'alemiyn;

Rabb-ül âlemîn olan Allâh dilemedikçe, siz dileyemezsiniz! (A. Hulusi)

29 - Fakat o âlemlerin rabbi Allah dilemeyince siz dilemezsiniz. (Elmalı)


Ve ma teşâune illâ en yeşâAllâhu Rabbül'alemiyn şunu iyi bilin ki alemlerin rabbi olan Allah eğer sizin dilemenizi dilememiş olsaydı siz asla dileyemezdiniz.. Bir önceki ayette ne diyordu? Limen şâe minküm en yestekıym içinizden dosdoğru yolda yürümeyi isteyenler için bir öğüttür diyordu, yürümeyi dileyenler için. Demek ki dileyebiliyormuşuz. Peki son ayet ne diyor? Allah dilemeden siz dileyemezsiniz diye mi çevireceğiz? Hayır. Allah sizin dilemenizi dilediği için si,z dileyebiliyorsunuz şeklinde çevireceğiz.

İradeyi veren Allah’tır. Eğer Allah dilemenizi istemeseydi irade vermezdi. İrade vermiş dileyesiniz diye. Onun için sapıklığınızın sonucunu, kusurunu Allah’a çıkaramazsınız.

Ne diyordu müşrikler? ..lev şaAllâhu ma eşrekna.. (En’am/148) eğer Allah isteseydi, dileseydi biz şirk koşmazdık. Allah’a iftira etmeyin diyor. Hiçbir sapığın sapıklığını Allah dilememiştir. Allah irade vermiştir ki siz doğruyu seçesiniz. Ve doğruyu da göstermiştir.

Rabbim O’nun verdiği iradeyle hakikate ihanet edenlerden etmesin O’nun verdiği iradeye sadık kalıp o iradenin hakkını verenlerden kılsın.


“Ve ahiru davahüm enil hamdülillahi rabbil alemiyn” El Fatiha.

Çağrımız ve davamız Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd’adır.

Tekvir suresinin sonu.
Tekvir suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder