27 Haziran 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. MÜTAFFİFİN SURESİ (10-19)(188-B)b



a sayfasından devam



10-) Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn;



O süreçte (Sünnetullâh'ı) yalanlayanların vay hâline! (A. Hulusi)



10 - Veyl o gün o yalan diyenlere. (Elmalı)





Veylün yevmeizin lilmükezzibiyn veyl olsun, yazıklar olsun, vay gele o gün yalanlayın başına. Yani benim sicilim tutulmaz canım, veya benim kaydımı bir biçimde sildiririm. Veya adamını bulurum oradaki kaydı temizletirim. Veya gider sahte bir temiz kâğıdı alırım, veya bir biçimde bir kayırıcı bulur yine de işi kurtarırım. Burada zaten kurtarıyoruz orada da birilerini buluruz, yani rüşvet veririm (haşa). Bir önceki surenin sonunu hatırlayalım.





11-) Elleziyne yükezzibune Biyevmiddiyn;



Ki onlar, Din (yapılanların otomatik sonucunun yaşanacağı) süreçlerini yalanlarlar! (A. Hulusi)



11 - O dîn gününü tekzip edenlere. (Elmalı)





Elleziyne yükezzibune Biyevmiddiyn Onlar din gününü yalanlıyorlar, yani hesap günü. Din günü hesap günüdür, hesap gününü yalanlıyorlar.





12-) Ve ma yükezzibu Bihi illâ küllü mu'tedin esiym;



Onu yaşayacağını yalnızca her haddi aşan suçlular yalanlar! (A. Hulusi)



12 - Ki onu ancak her bir haddini aşkın, günaha düşkün, tekzip eder. (Elmalı)





Ve ma yükezzibu Bihi illâ küllü mu'tedin esiym ancak haddi aşan günahkârlar yalanlarlar din gününü. Onlardan başka kimse hesap gününü yalanlamaz. Demek ki günaha gömülüp gidince mahkemeyi yalanlamaktan başka çıkar yolu kalmıyor. Adamın hayatı suç olmuş. Düşünsenize böyle bir insana mahkemeyi sever misin diyorsunuz. Alacağınız cevap belli değil mi? Ömrü suç olmuş biri hiç mahkemeyi, hakimi, adaleti sever mi? Yani böyle bir insana adaleti istemez misin diyorsunuz. İstemez. Adalet olması halinde ömrü gider onun. Çünkü Adalet istemesi halinde önce kendi yakasına yapışır.



Dolayısıyla bu tipi ele veriyor. Onun için düşünün günaha gömülmüş bir toplumun içinde adalet gerçekleşir mi? Kur’an bize bunu söylüyor. Eğer adaletin yer yüzünde adaleti ikame etmek istiyorsanız, adil bir dünya kurmak istiyorsanız önce günahı engelleyin, insanı günahkar olmaktan çıkarın, insanın günahının önüne engeller koyun. İnsanı günahının içine gömülmekten kurtarın diyor, hala anlamıyor muyuz. Dinin amacı bu, peygamberlerin amacı bu, vahiylerin amacı bu. Yani yer yüzünde adil bir hayatı kurmamızı temin için olmazsa olmaz şartları bize sunmak ve nasıl yapacağımız konusunda bize yol göstermek, rehberlik yapmak.





13-) İzâ tutlâ aleyhi ayatuNA kale esatıyrul'evveliyn;



Ona işaretlerimiz bildirildiğinde: "Evvelkilerin efsaneleri" dedi! (A. Hulusi)



13 - Karşısında âyetlerimiz okunurken evvelkilerin esatîri dedi. (Elmalı)





İzâ tutlâ aleyhi ayatuNA kale esatıyrul'evveliyn bu tip, kendisine ayetlerimiz okunduğunda der ki; eskilerin masalları, eskilerin efsaneleri der. Aslında Kur’an da geldiği 9 yerde esatıyrul'evveliyn eskilerin masalları, efsanevi masallar. Esatıyrul; usture; efsane, eskilerin efsaneleri ifadesinin 9 yerde geldiği her yerde mutlaka bağlamda ahiret vardır. Demek ki yeniden dirilişe bu sözü eden adamlar yeniden dirilmeye eskilerin masalları olarak bakıyorlar.



Aslında bakıyorlardı diyebilir miyiz? Hayır. Bu günün günahkârları, günaha gömülüp gidenler, günahkâr bir hayatın içinden kendine pay çıkaranlar, onun içinde ilkeli yaşamaya düşman olanlar, sınırlara düşman olanlar, İslam’ın emirlerine düşman olanlar, Allah’ın dinine düşman olanlar, Allah’ın nebisine ve vahye düşman olanlar işte böyle bir hayat istiyorlar. Böyle düşünüyorlar. Bugünküler de aynı düşünüyorlar. Yani kadıym cahiliye ile modern cahiliye arasında bir şey fark etmiyor. Kendi günahlarını serbestçe yaşamak için yer yüzünün günaha gömülmesini istiyorlar. Eğer içinde yaşadıkları toplumda sevap işleyenler çoğalır, günah işleyenler azalırsa rahatlıkla mel’anet karıştıramayacaklarını düşünüyorlar. Yumurtalarını pişirmek için memleketi yakan tiplere benziyorlar.



Düşünün, sigaramı yakayım diye dünyayı tutuşturan bir çılgını düşünün. Bu ondan az bir çılgınlık değil, evet. Zaten ayet tam da o yerine gelmiş söylüyor.





14-) Kellâ bel rane 'alâ kulûbihim ma kânu yeksibun;



Hayır (asla)! Aksine yaptıklarının getirileri onların şuurlarını (bir pas gibi) örtmüştür. (A. Hulusi)



14 - Hayır hayır: fakat onların kazançları kalplerinin üzerine pas bağlamıştır. (Elmalı)





Kellâ Yo..! bu tipin başka bir izahı yok. Bu tip bu noktaya kolay kolay gelmez. Yani sırf ben günah işleyeyim diye memleketi günahkârlar tarafından yönetilmesini, sırf ben günah işleyeyim diye kanunların günah işlemeyi teşvik etmesini, sırf ben günah işleyeyim diye günahın caddelere ve sokaklara hakim olmasını, sırf benim günahıma zeval gelmesin diye herkesin günahkâr olmasını isteyen bu tipin problemi nerede biliyor musunuz diyor Kur’an.



bel rane 'alâ kulûbihim ma kânu yeksibun onların kalpleri günahtan dolayı pas bağlamıştır. Evet, Kalplerini, kazandıkları, boydan boya, baştan başa pas bağlatmıştır, simsiyah olmuştur.



Efendimiz sanki bu ayeti açıklama sadedinde; “her günah siyah bir noktadır buyururlar. Kalp ise sırça bir aynaya benzer. Günah noktası o aynaya düşer, çoğaldıkça kalp kararır ve en sonunda kalp kapkara olur. İşte buna kasvetül kalp diyor Kur’an. Kalp kararması. Nedir bu? sonuç? Kalp ölümü. Bu kalbin ölümü kan pompasının ölümüne benzemez. Kan pompası ölürse biz dünyada ki hayatımızı kaybederiz. Ama bu kalp ölürse imanımızı, yani ahirette ki ebedi hayatımızı kaybederiz.



İşte problem burada, onun için yürekte deterjanı nedir Kur’an bize onu sunuyor. Yani yüreğe dökülmüş günah kirlerini nasıl arındırırız. Allah’tan başka bu sualin cevabını alacağımız bir kapı yok. İşte Kur’an bize bu formülü sunuyor.





15-) Kellâ innehüm 'an Rabbihim yevmeizin lemahcubun;



Hayır! Muhakkak ki onlar, o gün, elbette Rablerinden perdelidirler! (A. Hulusi)



15 - Hayır hayır: muhakkak ki onlar o gün rablerinden hicap da kalacaklar. (Elmalı)





Kellâ Yo..! hayır, burada durun, bu çok önemli bir mesele. innehüm 'an Rabbihim yevmeizin lemahcubun elbet onlar bir gün rablerinden mahrum kalacaklar, mahcup olacaklar. Yani Türkçede ki mahcup aslında örtülme manasına gelir. Belki mahcubiyette de bir oradan telmih vardır. Allah’a karşı mahcup olmak, ama perdelenmek, Allah’tan mahrum kalmak manasına gelir kelime anlamıyla. Allah’tan mahrum kalan neye sahiptir ki, Allah’ın yok; neyin var? Allah’ın var; neye muhtaçsın. Allah’tan mahrum kaldıktan sonra bir insan neye sahip olur ki.



Düşünün yer yüzünde şöyle bir şey gelse Allah göstermesin; sevdiğimizin veya bizim başımıza. Tüm çocukların, eşin, annen, baban, akrabayı taallukatını taşıyan otobüs kaza yaptı ve sağ kurtulan olmadı haberi gelse. Yani kaybettin tüm yakınlarını. Dün; evlat, kız, oğlan, eş, anne, baba sahibi idin, bir gün sonra hiç birine sahip değilsin artık. Kaybettin. O anda elimize çakmak çaksalar duyar mıyız acının yoğunluğundan.



Ahireti düşünün; İnsan anne babasından kaçacak, öyle bir yer. Mahşeri düşünün. Allah’tan başka dost yok, herkes canı derdine düşmüş, herkes kendi hesabını vermenin peşinde. Peygamberler bile nefsiy, nefsiy diye koşuyorlar.



İşte öyle bir anda Allah’ı kaybettin. Allahuekber..! İnsan ne olur? yevmeizin lemahcubun odur işte. Allah’tan mahrum kalacaklar onlar.





16-) Sümme innehüm lesalulcahıym;



Sonra, muhakkak ki onlar ateşe gireceklerdir. (A. Hulusi)



16 - Sonra onlar muhakkak Cahîme yaslanacaklar. (Elmalı)





Sümme innehüm lesalulcahıym sonra onların gözleri fal taşı gibi açılacak. Daha doğrusu gözleri fal taşı gibi açan bir ateşe sokulacaklar. Cahıym; El aynül Cahme’; Pörtlek göze denir. gözü yuvasından fırlatan bir ateş. Nasıl bir ateşse. Öyle bir cazibesi var ki ateşin, öyle bir dehşeti var ki, gözünüz o ateşi görmeye dayanamıyor. Ya yuvasından geri kaçıyor arkaya, ya da fırlayıp gidiyor, patlıyor. Böyle bir ateş.





17-) Sümme yukalu hazelleziy küntüm Bihi tükezzibun;



Sonra: "İşte bu, yalanladığınız şeydir" denilir. (A. Hulusi)



17 - Sonra da denecek: işte bu, sizin o tekzip edip durduğunuz. (Elmalı)





Sümme yukalu hazelleziy küntüm Bihi tükezzibun sonra kendisine işte denilecek; bu sizin yalanladığınız gerçektir. Yani; hani dünyada yalanlıyordunuz ya, yalanladığınız hakikat işte bu gün tecelli etti, tahakkuk etti.





18-) Kellâ inne Kitabel 'ebrari lefiy 'ılliyyiyn;



Hayır... Muhakkak ki Ebrâr'ın kitabı, elbette İlliyyîn'dedir. (A. Hulusi)



18 - Hayır hayır: Çünkü ebrarın yazısı ılliyyîndedir. (Elmalı)





Kellâ Yo..! burada bir daha durun ey insanoğlu inne Kitabel 'ebrari lefiy 'ılliyyiyn iyilerin kaydı ‘ılliyyin de arşivlenecek. Yukarıdakinin tersi. Kötülerin kaydı cehennemde, iyilerin kaydı ‘ılliyyin de arşivlenecek. Neymiş ‘ılliyyin; tercüme etmiyorum, tercüme etmem doğru olmaz çünkü bir sonraki ayet zaten ne diye soruyor.





19-) Ve mâ edrake ma 'ılliyyun;



İlliyyîn (-in ne olduğunu) sana bildiren nedir? (A. Hulusi)



19 – Bildin mi ılliyyîn nedir? (Elmalı)





Ve mâ edrake ma 'ılliyyun sen ‘ılliyyun un ne olduğunu nereden bileceksin.





Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
       Mutaffifin suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder