27 Haziran 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. İNŞİKAK SURESİ (01-15) (189-A)b



a sayfasından devam

6-) Ya eyyühel'İnsanu inneke kadihun ila Rabbike kedhan femülakıyh;

Ey insan! Muhakkak ki sen, Rabbine (doğru) çalışıp çabalamaktasın! Sonunda O'na kavuşacaksın! (A.Hulusi)

06 - Ey o insan! Sen cidden rabbine doğru çabalar da çabalar nihâyet ona mülâkî olursun. (Elmalı)


Ya eyyühel'İnsan rabbimi insan yöneldi ve Kur’an doğrudan insana hitap ederek, doğrudan insana nida ederek Ey insan soyu, ey insanlık ailesi Eyyuha kalıbının açılımının ailenin tamamını ifade ettiği bilindiği ve hatırlandığında tam karşılığı bu olur. Ey insanlık ailesi inneke kadihun ila Rabbike kedhan femülakıyh hayat yolunda son sürat yeldirdikçe, koştukça, ilerledikçe (ister istemez) O’nun yani rabbinin huzuruna doğru ilerliyor, sonunda rabbinin huzuruna doğru çıkıyorsun. Yani,? Yanisi açık aslında. Ey insan Allah’tan kaçamazsın. İstersen kaçmaya çalış, kaçtığın yerde de rabbin seni yakalar. Yani kaçtığın her yerde de rabbine çıkar yol. Ama enselenirsin. Rabbine doğru varanla rabbinden kaçanın hali belli olur. Rabbine doğru varanlar karşılanırlar, rabbinden kaçmaya çalışanlar enselenirler.

Ayette kedhan geçmiş. Aslında kesben diye tefsir ediliyor, yani kazanç. Kisb, kesb. Kazan. Fakat ikisi arasında fark var. Kedhan; illet, kesben; sonucu ifade eder. Yine kedhan; sahibini aşırı yoran gayret, kazanç, Kesben ise kar, zarar olarak dönen, sahibi yorulmuş yorulmamış fark etmez, bir biçimde sonuçta kâr veya zarar olarak dönen kazançtır. Onun için burada  kedhan ın özellikle vurgusu çok yoran.

Hayat insanı yorar. Hayatın tabiatı bu. Hayat insanı yorar. Zaten imtihan olması da bu değil mi. yormasaydı cenneti özler miydi insan. Cenneti dünyada kurmaya çalışmak onun için abesle iştigaldir. Bu dünya hiçbir zaman cennet olmayacak. Cenneti dünyaya taşımak isteyenler, ahirette cennette yaşamak istemeyenler olacak. Dolayısıyla cennet orada. Cenneti hak etmek için bu dünyayı bir tarla, bir mezra olarak kullanın. Hasat orada, hasat burada değil. Onun için kedhan; Yani çalışıp didinip çabalasan, ne yaparsan yapsan da Allah’tan kaçamazsın.

Bu hayat zaten yorar. Ama gel yorulduğun yanına kalmasın, yorulduğunun karşılığını fazlasıyla al ey insan. Akıllı ol, Allah’ta alacağın olsun ey insan yoksa güvenmiyor musun Allah’a. Gel akıllı ol. Bu hayatı amaçsız ve anlamsız yaşayanlar da yaşıyorlar, anlamlı ve dolu yaşayanlar da yaşıyorlar. Herkes acı çekiyor. Ama bazılarının acısı hiçbir işe yaramıyor, bazılarının acısı ise ebedi saadete sebep oluyor. Sen ey insan, nasıl olsa yorulup didineceksin. Gel bu yorgunluğunu Allah için yap, Allah için yorul da ücretin cennet, ücretin rıza olsun der gibi.


7-) Feemma men ûtiye Kitabehu Biyemiynih;

Kimin ki, sağından oluşmuş bilgileri verilir ise, (A.Hulusi)

07 -  O vakit kitabı sağ eline verilen, (Elmalı)


Feemma men ûtiye Kitabehu Biyemiynih fakat kitabı sağ elinden verilenlere gelince. Kitabı sağ elinden verilmek aslında kurtulmak anlamına geliyor. Ebedi saadete nail olmak anlamına geliyor. Yani karnesi ve sicilini geçer notla alanlar, haydi sınıf geçtin. Haydi ey insanoğlu hayat isimli imtihan da, dünya isimli imtihan mahallinde yaptıklarınla şimdi Allah sana geçer not verdi ve karneni de geçer şekilde verdi.

Tabii iyi de geçmektir, pek iyi de geçmektir, yıldızlı pekiyi de geçmektir, takdir de geçmektir, teşekkür de geçmektir. Allah’tan takdir almakla, haydi ortalamayla geçtin demek arasında fark olmasın mı. Cennete sürünerek gidenlerle, koşarak, hatta uçarak gidenler arasında fark olmasın mı.

Feashabül meymeneti mâ ashabül meymeneh. (Vakıa/8) diyor onlara yürüyerek veya biraz da sürünerek gidenlere. Ama uçarak gidenlere ise;

Ves sabikunes sabikun. (Vakıa/10) diyor Kur’an. sabıklar, öne geçenler.

Ülâikel mukarrebun. (Vakıa/11) işte onlar Allah’a en yakın olanlardır. Tabii ki iyiler de kendi arasında tasnife tabi tutulacak.


8-) Fesevfe yuhasebu hısaben yesiyra;

(O), kolay bir hesap ile hesaba çekilecek, (A.Hulusi)

08 - Kolay bir hesap ile muhasebe olunur, (Elmalı)


Fesevfe yuhasebu hısaben yesiyra işte onlar karnesi, sicili sağından verilenler, geçer not alanlar; onun hesabı pek kolay görülecek.

Hısaben yesiyra ne demek? Hesabın kolay görülmesi ne demek. Kur’an dan isterseniz bakalım şöyle manasına, oradan arayalım;

1 – Şu manaya gelebilir. Ki Nur/28 (38 0lacak)ve Ahkaf/16 ayetleri yol gösterir bize. Liyecziyehümullâhu ahsene ma amilu. (Nur/38) Allah onları yaptıklarının en güzeli ile ödüllendirecek. Bu manaya gelebilir. Yani yapmışız. Mesela insanlara iyilik yapmışız. İyiliklerimiz tasnif edilecek. Altın iyilikler, gümüş iyilikler, bakır iyilikler, pirinç iyilikler, demir iyilikler, hatta belki, de elmas iyilikler ve dahası. Yakut, zümrüt iyilikler. Eğer iyiliklerimizin içinde bir zümrüt iyilik varsa demir iyiliklerimiz de onun içine alınacak.

Namazlar; Bakılmış namazların bir çoğu teneke namaz. Çünkü içerisinde namazdan başka her şey var. Allah’ın huzuruna eti kemiği bırakmış, aklıyla zikriyle, fikriyle gitmiş başka yerlerde başka işler yapıyor. Bunlar teneke namazlar. Kalıbına kıldırmış, kalbine kıldırmamış. Ama bir yerde, bir tane oradan içinden, namaz dosyasının içinde ıpıl ıpıl ıpılayan, böyle parıl parıl parıldayan bir namaz gözüküyor. Altın namaz.

Kulumun o namazını çıkarın oradan, diğerlerini de onun hesabına altına yazın. İşte Liyecziyehümullâhu ahsene ma amilu. (Nur/38) Evet, Allah’ın en güzeli ile ödüllendirmesi. Yaptıklarının en güzeliyle  ödüllendirmesi. Liyecziyehümullâhu ahsene ma amilu.

2 - Yine ikinci bir şekilde şöyle anlayabiliriz leükeffirenne anhüm seyyiatihim onların günahlarının kökünü kazıyacağım. leükeffirenne anhüm seyyiatihim ve leüdhılennehüm cennatin tecriy min tahtihel enhar. (A. İmran/195) ayetinde olduğu gibi. Onların günahlarının kökünü kazıyacak veya üstünü örteceğim ve onları tabanından ırmaklar çağlayan cennetlere sokacağım. Bu da olabilir en güzeliyle ödüllendirilmek, yani hisaben yesiyra, kolay hesap nasıl olur veya ne anlamalıyız sualinin 2. cevabı da bu olabilir.

3 – Yine 3. bir ihtimal Men cae Bil haseneti felehu aşru emsaliha. (En’am/150) kim bir güzellikle gelirse, çünkü burada eyleme değil eylemin sahibine dikkat vardır, insandır önemli olan. Önce insandır. Onun için insanı merkeze alır, Arap dilinin özelliği budur. Batı dillerinde kişinin getirdiğine yoğunlaşır cümle. Arap dilinde ise getirene yoğunlaşır. Getirdiğinden çok getirene yoğunlaşır. Onun için burada olduğu gibi Men cae Bil haseneti kim bir güzellik ile gelirse felehu aşru emsaliha ona 10 katı vardır. Onun on katı. Bu da hısaben yesiyra nın açıklaması olabilir. Yani kolay hesap.

Peygamberimiz sık sık şöyle dua ederdi Allahümme hasipniy hısaben yesiyla. Allah’ım hesabımı kolay gördür. [(Orjinali)Allahumme a'tınî kitabî bi yemînî ve hâsibnî hisâben yesîrâ)] Allah’ım hesabını kolay görenlerden kıl beni diye sık sık dua ederdi.

Rad/18. ayetinde Allah’a icabet etme manasında da alabiliriz bunu. Yani Allah davet ediyor, Allah’ın davetine icabet edenler hesabını kolay verecek olanlar diyebiliriz. İşte bütün bu kapsamda anlaşılabilir Fesevfe yuhasebu hısaben yesiyra.

[Ek bilgi; İbadet hakkında" adı verilen bütün çalışmaların, tamamıyla, beynin biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olduğundan söz etmiştik.
İbadetlerin bir kısmı, bilindiği üzere, bedenin ihtiyaç duyduğu biyoelektrik enerjiyi temine dönük olarak yapılmaktadır. Bu enerji beyin tarafından değerlendirilerek, dalga bedene; ilim ve güç olarak yüklenir. İşte bu sebeple de, beyin durup, devre dışı kaldıktan sonra, yani "ölüm tadıldıktan" sonra, artık ölüm ötesi yaşamda ibadetler kalmaz!.. İşte bu yüzden ölüm ötesinde şeriatın teklifleri geçerliliğini yitirir!.. Zira, zâhirle ilgili bütün bu teklifler, hep beynin biyoelektrik ve biyoşimik yapısıyla ilgili olarak düzenlenmiştir!...

Dünya'da "ibadet" adı verilen (hakikatleri olan Allâh'a ait özelliklerin kendilerinde açığa çıkması) çalışmalara gereken önemi vermiş olanlar; bu çalışmalar sonucu edindikleri NÛR ile, enerji ile, kendilerini cehennemin ve içinde yaşamakta olan canlılarının ortamından kurtarıp, cennet boyutuna geçiş yapacaklardır. Sahip oldukları NÛR oranının getirdiği hız nispetinde.
Cehennemden kaçış; Ruh bedenlerin cehennem ortamında terk edilmesi ve NÛR bedenle yeni bir boyuta geçilmesi suretinde olacaktır! Nasıl madde beden, Dünya'da bırakılıp, ruh bedenle kabir âlemi ve cehennem boyutuna geçildiyse; ruh beden de cehennem boyutunda terk edilerek, NÛR bedenle cennet boyutuna geçilecektir!(A. Hulusi-Cennet)]


9-) Ve yenkalibu ila ehlihi mesrura;

Ve mutlu olarak cennet ehlinin yapısına dönüşür! (A.Hulusi)

09 - Ve mesrur olarak ehline gider, (Elmalı)


Ve yenkalibu ila ehlihi mesrura ve o yandaşları, taraftarları, cemaati arasına, ki en güzel karşılığı bu bağlamlarda cemaattir, o kendi cemaati arasına sevinç içinde şem şakrak bir biçimde dönecektir.


10-) Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih;

Kitabı arka tarafından verilen kimseye gelince, (A.Hulusi)

10 - Ve amma kitabı «arkasında» verilen, (Elmalı)


Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih nasıl dönmesin ki aziz dostlar, düşündenize şu dari dünyada bile insan bir başarı kazandığında, bir ödül kazandığında ödülüne seviniyor ve yandaşları onunla gurur duyuyorlar da, ya ahirette hesabını geçer not alan, ahiretin yıldızı olan meleklerin omuzlarında cennete girmek üzere milyonlarca meleğin korosu eşliğinde muhteşem bir törenle cennete girişi kutlanan bir insanla onu tanıyanlar, ona eli değenler, onunla bir biçimde yolu kesişenler gurur duymazlar mı? Asıl gurur o, Asıl gurur duymakta o. Ahiretin starı, ahiretin yıldızı olmak.

Ve emma men ûtiye Kitabehu verae zahrih fakat kitabı arkasından verilenlere gelince. Diğerinin tersi. Ama ilginçtir bu Kur’an da kitabı arkasından verilenler geldiği gibi, kitabı solundan verilenler şeklinde de geçiyor.

Kitabı arkasından verilmek sanki mecaz gibi geliyor. Mesela Hakka suresinde solundan diyor. O zaman bunun mecaz olduğuna hükmedebiliriz. çünkü soldan mı arkadan mı diyeceksiniz. Ha belki, de kötüler kötülüklerine göre tasnif edilecek, bazılarınki solundan, bazıları solu bile kurtarmayacak. Yani, hani yıldızlı pekiyisi var, teşekkürü var, taktiri varsa, kötünün de kötüsü, sıfırın da altı olacak manasına gelebilir.

Arkasından verilmek mecaz ise eğer hakikat değilse zorluk ve kaybetmişliğe delalet eder de, asıl fakire de hatır olan şöyle bir şey geliyor aklıma. Karnesi sırtına yapıştırılacak yafta gibi. Karnesini sırtında taşıyacak, hakikate sırtını döndüğü için sırtı da kendisinden intikam alacak. Sırtı; beni niçin hakikate döndün. Yüzünü batıla döndün diye kendisi de kendi varlığından intikam alacak. Onun için sırtına karnesi yapıştırılacak ki herkes okusun. Yafta yapıştırılmış bir idam mahkumu gibi. Yafta, gömlek giydirilmiş bir idam mahkumu gibi.


11-) Fesevfe yed'u sübûra;

"Sübûra = yetiş ey ölüm!" diye çağıracak, (A.Hulusi)

11 - Helâk! Diye çağırır, (Elmalı)


Fesevfe yed'u sübûra  artık o ne yapacak bu durumda? Israrla yol olmak için dua edecek, yalvarıp yakaracak. Ama duası tutmayacak. Yok olmak için, sübûr, ölmek değil, sübûr; yok olmak. Yani varlığının tamamen sıfırlanması yok olmak için yalvaracak. Ne diyordu Furkan suresinde;  Lâ ted'ul yevme süburen vahıden ved'u süburen kesiyra. (Furkan/14) bugün bir tek yok oluşu, bir tek ölümü çağırmayın, bir ölümsüze yetmez ey cehennemlikler. Ölümleri çağırın. Bir çok ölümü çağırın, bir çok yok oluşu çağırın. Ama gelmeyecek. Çünkü sizi var eden Allah’tır. kim yok edecek. Yok olmak sizin için bir kurtuluş gibi olacak ama, yok olamayacaksınız. Çünkü anlamsız ve amaçsız yaratılmadınız ki. Hani toprak olacağınızı sanmıştınız, çürüyüp gideceğinizi sanmıştınız. Orada zannınız gerçekleşmeyince eyvah..! diyeceksiniz ama iş işten geçecek.


12-) Ve yaslâ se'ıyra;

Ve Saîr (alevli ateş)'e maruz kalacaktır! (A.Hulusi)

12 - Ve Saıyre yaslanır, (Elmalı)


Ve yaslâ se'ıyra ama çılgın bir ateşi boylayacak bu tipler. Çılgın bir ateş se’ıyr; kışkırtılmış, korkunç, insan kaçsa üzerine gelen ve kaçanın kurtulamayacağı güdümlü bir ateş, sanki güdümlü bir mermi, güdümlü bir füze gibi. Ateşe layık olana güdümlenmiş bir ateş.


13-) İnnehu kâne fiy ehlihi mesrura;

Muhakkak ki o, kendi gibiler içinde mutluydu. (A.Hulusi)

13 - Çünkü o ehlinde mesrur idi. (Elmalı)


İnnehu kâne fiy ehlihi mesrura değil mi ama0, bu tip, bu yaftası sırtına yapıştırılan, karnesi arkasından verilen ve cehennemin kendisine güdümlendiği bu tip bir zamanlar kendi cemaati içinde pek şen şakrak, pek sevinç içinde, pek hatırlıydı. Yani bir zamanlar kendi günah cemaati içinde yıldızdı, el üstünde taşınıyordu. Fakat şimdi ne oldu? İşte; İnnehu kâne fiy ehlihi mesrura mesele insanın dünyada ne olacağı değil, öldükten sonra ne olacağı. Onun için çocuklara büyüyünce ne olacaksın diye soran büyüklere bizim de bir sorumuz olmalı. Ölünce ne olmayı düşünüyorsun.


14-) İnnehu zanne en len yehure;

Muhakkak ki o, asla (Rabbine) dönmeyeceğini zannetti (ona göre yaşadı). (A.Hulusi)

14 - Çünkü hiç inkılap görmeyecek sanmıştı. (Elmalı)


İnnehu zanne en len yehure evet, o zannetmişti ki, sanmıştı ki en len yehur; asla ama asla dönmeyecek. Bir daha hiç geri çevrilmeyecek. Yehur; havr dan gelir, aslında huri de aynı kökten gelir. Havari de aynı kökten gelir. Göze ilişkin kullanılan kavramlardır bunlar. Gözün akı ak, karası kara olmak manasına gelir, bir de dönüş. Aslında dönüşle gözün aklığı ve karalığı nasıl böyle aynı yerde birikmiş. Bu iki mana birbirinin çok ayrı duruyor, ama neden aynı yerde gelmiş diye soracak olursanız aslında huri nin manasından yola çıkarak ta bulabiliriz.

Huri; hem erkeğe, hem dişiye Hûr, Bi Hûrun ‘ıyn; bakın göze nispet ediliyor. Yani gözü Hûr olanlar. Ne demek? Bakışı temiz demek. Bakışı temiz, bakışını kirletmemiş, eşinden başkasını gözü görmeyene Hûrun ‘ıyn denir. Eşinden başkasını gözü görmeyecek, gözü eşine kilitli olacak, yani gözünde yüz izi, yüzünde göz izi olmayana denir. Evet, yüzünde göz izi var, sana kim baktı yarim diyordu ya Yüzündeki göz izini görebilecek bir göz. Bizim medeniyetimiz ürettiği türküyü bile böyle üretir. Sanki ayetlerin tefsiri gibi bir türkü. Onun için yüzdeki göz izini görebilmek için göz yetmez. Feraset lâzım.

İşte burada da Hûr o. Yani eşine dönük, başkasına değil, kendine dönük, eşine dönük, içine dönük. Öyle etrafta değil. Onun içinde dönme köküne nispet edilmiş, döneceğini asla zannetmemişti, asla itimat etmemiştir döneceğine, bir daha diriliş olacağına, yeniden dirileceğine asla ve asla ihtimal vermemişti.


15-) Belâ* inne Rabbehu kâne Bihi Basıyrâ;

Hayır! Muhakkak ki onun Rabbi, onda Basıyr idi! (A.Hulusi)

15 - Hayır, çünkü rabbi onu gözetiyordu. (Elmalı)


Belâ* inne Rabbehu kâne Bihi Basıyrâ evet, öyleydi. Kûfe ekolünün verdiği manayı vereyim Belâ ya; Evet öyleydi, esinlikle öyleydi. Ama rabbi onu sürekli gözetliyordu. Yani döneceğine ihtimal vermemişti bu kesin, fakat rabbi onu gözetliyordu, bu daha da kesin.

Devam ediyor c sayfasına geçiniz.
İnşikak suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder