27 Haziran 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. İNŞİKAK SURESİ (01-05) (189-A)a






El Hamdu Lillahi Rabbil'Alemiyn Vesselatü Vesselâmü alâ Resulüna Muhammedin ve alâ alihi ve ashabihi ve etba’ıhi ecmaiyn.

Rabbişrah liy sadriy;

Ve yessirliy emriy;

Vahlül ukdeten min lisaniy;

Yefkahu kavliy; (Tâhâ 25-26-27-28)

Rabbim, göğsüme genişlik ver, kolaylaştır işimi, düğümü çöz dilimden, ki anlasınlar beni. Amin, amin, amin..!

Değerli Kur’an dostları bugün Kur’an ın 114 burcundan bir burcuna, hatta inşaAllah zamanımız elverirse 1.5 saatlik ders müddetimiz içerisinde 3 burcuna birden tırmanmaya çalışacağız. O burcun güzelliklerini, gizemlerini, odalarını, her biri bir mücevher dolu olan o muhteşem odalarını dolaşacağız inşaAllah.

Bugün dersimize İnşikak suresiyle başlıyoruz. İnşikak suresi adını bir çok sure gibi ilk ayetinden alıyor. İzesSemâunşakkat yarılma, parçalanma, param parça oluş anlamına geliyor. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum bir önceki derste, Tekviyr suresinin girişinde olacak yanlış hatırlamıyorsam, işlediğim kıyamet, son saat, yani kevn ve fesat, oluş ve bozuluşla ilgili tüm ayetlerin ve surelerin üslubuna dair bir takım Kur’anî kurallar serdetmiştim.

O kurallar içerisinde Kur’an ın üslubuna dair, üslub-ul Kur’an a dair o maddeler içerisinde bir tanesi de oluş ve bozuluşla ilgili, son saat ve kıyametle ilgili tüm pasajların, ayetlerin, surelerin içerisinde ki lafızların ya meçhul kipiyle, yani faili olmayan bir kiple. Ya da mutavaat kipiyle kullanıldığını söylemiştik. Kur’an ın üslubu bu, genel bir üslup. Ki Kur’an baştan sona bir üslup manzumesi, bir kurallar bütünü, belağatın şahikası.

Onun için Kur’an ın içerisinde bir örgü var. Muhteşem bir örgü. Bir dantel gibi ilmek ilmek dokunmuş adeta. Biz bu örgüyü fark etmeden, keşfetmeden Kur’an ın manalarının kalbine giremeyiz. Manalarının kalbine girmemiz için bu dantelin bütün içerisinde ki parçaların yerlerini bulmamız ve parçayı bütüne bağlayan bir takım üslup özelliklerini keşfetmemiz lazım.

İşte onlardan biri de son saat ve kıyametle ilgili tüm ayetlerin dahil olduğu bir üslup. Bu üslubun özelliklerinden biri fail yok. Ya meçhul kip geliyor, ya mutavaat. Meçhul kip belli. Faili söylenmeyen, hatta failinde mefulü olan, mefulünde faili olan. Faili mefulünün içine gizlenmiş, fiilin içine gizlenmiş olan kip. Bir de mutavaat kipi var ki, mutavaat kipi de aynı. Faili söylenmiyor. Fakat mutavaad kipini meçhul kipten ayıran şudur; Mutavaad kipinde etkiye tepki vardır. Etki eden bir şey ve ona karşılık bir tepki. Hani klasik Arapça öğrenimi görürken talebeler şu cümleyi bir model cümle olarak okurlar.

Kesertüv vücace men kesera zalikez zücacü. Bu mutavaat kipinin cümle içinde nasıl bir anlam kazandığını gösterme babından bir örnektir. Ben camı kırdım, cam da kırılmaklığı kabul etti. Yani bir etki vardır, etkiye de bir tepki vardır dolayısıyla mutavaad kipinde de etki eden söylenmemiştir. Ama tepki dile getirilmiştir.

Bunun birkaç sebebi olabilir. Klasik tefsirimizde zikredilen sebep; faili o kadar belli ki, yani gökleri, göğü, uzayı parçalayacak olan Allah’tan başka kimdir ki. Dolayısıyla fail bu kadar belli iken faili söylemeye gerek yoktur diye söylemişler, tespitte bulunmuşlar. Fakat bu tespit çok ikna edici değil, çünkü faili çok çok daha belli olan öyle fiiller var ki onlarda fail zikredilmiş. (Allahu)? halkus Semâvati vel Ard . (Şûra/29) Allah göklerin ve yerin yaratıcısıdır gibi. Mesela; Halâkahu; O yarattı. O, onu yarattı. Dolayısıyla  orada, O Allah yarattı fail burada gizli de olsa ortada, fail var, hüve.

Yine nezzelel Kitabe.. (‘Araf/196) Allah kitabı indirdi. Kitabı indirenin Allah olduğu besbelli, Allah’tan başkası zaten indirmezdi. Nüzzile gelmek yerine nezzele geldi? Yani bu açıklayıcı değil. Peki nasıl açıklayabiliriz? Daha önce de ilgili yerde açıklandığı gibi biz şöyle açıklamayı daha uygun buluyoruz. Son saat, kevn ve fesat, oluş ve bozuluş anında eşyanın, göklerin yerin, ayın, güneşin dürülüşü, iflas edişi. Ya da geri kâinatın alınışı. Başlangıçta olduğu gibi bir açılış ve ondan sonra dürülüşü bir yasaya bağlı olarak gerçekleşecek. Bu yasa Allah’ın; eşyanın içine yaratılıştan koyduğu, yazdığı bir yazgı, bir yasa. Yani bir takdir, Allah’ın takdiri bu. Onun için bir fail gerekmeyecek. Veyahut ta sonradan bir müdahaleye gerek duymayacak. Eşya zaten baştan kendi içine konulmuş yasalar çerçevesinde oluş ve bozuluş sürecine girecek.

Ama burada mutavaat kiplerinin şöyle bir sonucu da olabilir. Yani etkiye tepki demiştik. Yerlerin ve göklerin bozuluşunda insanoğlunun eylemleri, günahları, sevapları, amelleri, fıskı, küfrü, şirki, fücuru, sapması, isyanı, zulmü, tuğyanı sebep olacak. Bu sebeplerle yer yüzü tepki verecek. Bu etkiye insanoğlunun etkisine tepki verecek. Veya insanoğlunun çevreyi kötü kullanmasına, tabiatı tepe tepe kullanmasına, Allah’ın kendisini misafir ettiği misafirhaneyi berbat etmesine tepki verecek ve bu tepki sonucunda zincir kırılacak, Allah’ın koyduğu bozuluş yasası böylece yasa gereği harekete geçecek şeklinde anlayabiliriz.

Suremiz Mekki bir sure. 6, 13, 14 ve 20 ile 24. ayeti kerimeleri Mü’minlerin acı çektiği bir zamanda indiğini gösteriyor suremiz. Gerçekten de mü’minler acı çekerken kafirler safa sürüyor. Bu zikrettiğim ayeti kerimelerde bu ima var. Bu da muhtemelen vahyin ilk yıllarına, yani ilk yılları dedimse öyle hemen ilk yılları değil boykotun ilk yıllarına tesadüf ediyor ki 7. veya 8. yılı diyebiliriz nübüvvetin, peygamberliğin 7. veya 8. yılında İnşikak suresi inmiştir diyebiliriz.

Surenin konusu bu kâinatın bir de ötesi var, bu hayatın bir de ötesi var. Yani dünyanın bir de ruhu var; Ahiret. Hayatın bir de ruhu var. Dolayısıyla eğer ahiret siz bir dünya tasavvur ederseniz ruhsuz bir hayat tasavvur ediyorsunuz demektir. Hesap günü ilahi adalet surede işlenmekte. Yani yolların sonu Allah’a çıkar. Ey insan Allah’tan kaçma, mümkin değil. İster istemez rabbine doğru yol alacaksın. Ne yaparsan yap sen ey insanoğlu hidayet yolunda ilerlemesen dahi, batıl ve dalalet yolunda ilerlesen dahi, ne yaparsan yap hayatın yolunda son sürat ilerlerken yolların sonu Allah’a çıkar. Rabbine doğru yol alacaksın, sonunda O’na kavuşacaksın diyor bu surenin içinden berceste ayet. Dolayısıyla bu sure bize ey insan alâ külli hal öleceksin ve rabbinin huzuruna çıkıp hesap vereceksin diyen bir sure. Bu girizgâhtan sonra suremizi tefsire geçebiliriz.



Rahman, rahiym olan Allah adına. Özünde merhametli, işinde merhametli Allah adına. Kâinatı rahmetiyle kuşatan ve tüm varlığa, Rahman ismiyle rahmetini tecelli ettiren ama çok özel olarak kendisine iman eden, güvenen ve imanında sebat edenlere de ayrıca rahıym ismiyle tecelli edecek olan Allah adına.


1-) İzesSemâunşakkat;

Semâ yarıldığında, (A.Hulusi)

01 - Semâ inşikak ettiği, (Elmalı)


İzesSemâunşakkat Gök, es Sema çoğul değil de tekil geldiği için bütün bir uzayı ifade etse gerektir. Bütün bir uzay, bütün bir gök, göklerin tamamı şerha şerha yarıldığı zaman. İnşakkat; infial babındandı, mutavaat için olduğunu ve mutavaatında hikmetinin ne olduğunu girizgâhta söylemeye çalışmıştım. Yani faili mefuldür mutavaatın.

Burada bozuluş ifade ediliyor. Yani son saat, yani fesat. Kevn ve fesat. Kaos değil, kaos yok. Bozuluşta kaos yok, yapılışta zaten kaos yok. Yıkılışta bile kaos yok. Çünkü yıkılışta Allah’ın yasalarına göre gerçekleşiyor. Kainatta kaos yok. Kaos iradeli varlık olan insanın içinde, insanın iç dünyasında. Allah’ın yarattığı kainatta yıkılırken de yapılırken de kaos olmaz, yok. Peki ne var? bozuluş aleminin tasviri var burada.

Bozuluş Kur’an da 3 ayrı süreçte ifade ediliyor. İnfitar suresi ile İnşikak suresi ile, bir de enbiya/104. ayetiyle. Yani kavramsal olarak İnfitar, İnşikak, tayy. Başı İnfitar, başlangıç, yarılış, açılış. Ortası İnşikak. Bozuluş. Sonu tayy; dürülüş.

Yevme natvis Semae ketayyis sicilli lilkütüb. (Enbiya/104)  O gün uzayı bir kitabın rulo sayfası gibi rulo yapılan çok katlı sayfalar gibi o gün uzayı böyle spiral bir dürüşle düreriz. Samanyolunun geriden çekilmiş görüntüsü aklımıza gelsin nasıl bir dürülüş dersek eğer. Böyle çok katlı bir ruloyu dürer gibi öyle düreriz. kema bede'na evvele halkın nu'ıydüh. Tıpkı yoktan yarattığımız gibi onu tekrar vardan yaratırız. Veya tekrar yaratırız, iade ederiz. va'den aleynabu bizim üzerimize bir vaaddir. Evet, inna künna faıliyn. (Enbiya/104)biz, evet biz vaadimizi yaparız, söyledik mi yaparız. Çünkü Allah yapmayacağını söylemez. Allah’ın yapamayacağı bir şey yoktur ki. Bu ayetler, bu sureler arasında bir bağlantı var. Devam ediyoruz;


2-) Ve ezinet liRabbiha ve hukkat;

Rabbini dinleyip boyun eğdiğinde -ki Hak budur! (A.Hulusi)

02 - Ve rabbini dinleyip haklandığı vakit, (Elmalı)


Ve ezinet liRabbiha ve hukkat Burada da yine meçhul kullanılmış; hukkat gelmiş. Yani orada ki “vav” ı vavı tefsiriyye vurgusuyla okuyalım; Yani rabbine kulak verdiğinde ve sonuç alındığında. Ve ezinet liRabbiha ve hukkat rabbine kulak verdiğinde ve sonuç alındığında. Rabbine kulak verecek, rabbinin emrine kulak verecek, rabbinin kanununa, yasasına kulak verecek ve sonuç tahakkuk edecek. Hukkat; tahakkuk ettiğinde, veya haklandığında. Kadim Türkçede de kullanıldığı gibi haklandığında. İşte rabbinin emrinden kaçması mümkin olmayacak.


3-) Ve izel'Ardu müddet;

Arz uzatılıp yayıldığında, (A.Hulusi)

03 - Ve Arz meddedildiği, (Elmalı)


Ve izel'Ardu müddet devam ediyor; yine yer yüzü uzatıldığında, dümdüz edildiğinde, uçsuz bucaksız bir düzlük haline getirildiğinde Ve izel'Ardu müddet sanki burada yer yüzü büyük mahkeme için tüm, yekpare bir mahkeme salonu haline getirildiğinde der gibi, getirileceği zaman der gibi.


4-) Ve elkat ma fiyha ve tehallet;

İçinde olan şeyleri attığında ve boşaldığında, (A.Hulusi)

04 - ve içindekini atıp boşaldığı, (Elmalı)


Ve elkat ma fiyha ve tehallet içinde ki her şeyi atarak, ve tehallet; boşaldığında. Yer yüzü içinde ki her şeyi atarak boşaldığında. Ne diyor bize? Naçizane aklıma hemen yer yüzünün içindeki madenler, gazlar, cevherler, petrol, kömür ve daha ne varsa hepsi çıkarılıp adeta yer yüzü işlevini tamamladığında, doğal ömrünü tamamladığında insana vereceğini verip, vereceği başka bir şey kalmadığında der gibi. Böyle bir imayı seziyorum içinin boşalmasından.

Veyahut ta yer yüzünün içerisinde kabirlere gömülmüş olanlar tekrar iade edildiklerinde. Veyahut ta yer yüzü muhteşem bir kamera, alt kamera, ay üst kamera, güneş üst kamera. Güneş gündüzün kamerası. Ay gecenin kamerası, yer yüzü ise alt kamera. Tabir caizse insanoğlunun ayağının altından çeken bir kamera. Bu kamera kaydettiklerini sunduğunda şeklinde de anlaşılabilir. Yani gizlisi saklısı yer yüzünün kalmadığında. Hiçbir gizlisi saklısı kalmadığında.


5-) Ve ezinet liRabbiha ve hukkat;

Kendisine hak üzere Rabbini dinleyip boyun eğdiğinde! (A.Hulusi)

05 - Ve rabbini dinleyip haklandığı vakit, (Elmalı)


Ve ezinet liRabbiha ve hukkat tekrar geldi 2. ayeti kerime, 5. ayeti kerimede de tekrarlandı diyeceğim ama tekrarlandı diyemiyorum, çünkü bu ayetler hemen bir öncesine raci olarak anlaşılır, onun için de Kur’an da mutlak tekrar yoktur. Mutlaka tekrar gibi gördüğümüz cümleler bir öncesine atfen, ona vurguyla anlaşılır.

Yine burada ki emirle bir önceki kulak veriş ayrıdır. Bir öncesinde İnşikak’a kulak verdi, burada ise Ve elkat ma fiyha ve tehallet e (4) kulak verdi. Yani yine rabbine kulak verdiğinde ve sonuç alındığında, sonuç tahakkuk ettiğinde veya haklandığında. Ne olacak? Cevabı geldi; Yani bütün bunların toplamından sonra işte söylenen asıl söz şu;

[Ek bilgi; “1 - Gök, yarılıp-parçalandığı,” Kıyamet’te atmosfer, diğer yıldızlarla çarpışma ve yer çekimi etkisiyle oradaki gazlar emiliyor. Emildiğinde gördüğümüz bu mavi, gökyüzü mavi kubbe açılıyor siyahlık görülüyor. Yani normalde dışarısı siyah yani uzay siyah, koyuluk hakim yani gece gibi. Açıldığında böyle bakacaklar ki mavilik delinmiş, uzay görülüyor, siyahlık görülüyor. Bu çok harika bir durumdur. Yani hiç insanların alışmadığı bir şeydir. Mavi gök kubbenin delinmesi ve büyük bir deliğin açılıp, büyük bir boşluk meydana gelip, uzayın ve yıldızların görünmesi, gündüz gözüyle inşaAllah.
“2 - Ve 'kendi yaratılışına uygun' Rabbine boyun eğdiği zaman;” “hepsi Allah’ın emrindedir” diyor Cenab-ı Allah. Yani ne zaman yarılacak gök, ne kadar yarılacak nereden başlayacak, çapı ne kadar olacak hepsi bellidir.
“3 - Yer, düzlendiği,” yer şu an gökyüzü açıldığında yerde de bir yapı değişikliği oluyor, normalde dağlardan oluşur değil mi dağlar, tümsekler var, yedi tepe var, “dünya bir titremeye tutulacak” diyor Cenab-ı Allah, deprem etkisiyle dağlar böyle eriyen kum yığını gibi olacaklar yani gittikçe sallandıkça dağlar eriyor eriyor böyle bir toz şekerden böyle bir konik bir tepe düşünelim, onu alttan sallasa insanlar o yavaş yavaş yavaş yavaş yayılır ve dümdüz hale gelir, gittikçe düzleşir. Onun gibi “bütün yeryüzü düzleşecek” diyor Cenab-ı Allah.  Yani o depremin şiddetinden.
“4 - Ve içinde olanları dışa atıp boşaldığı,” İçinde olanlar nedir? Magma. Yer kabuğu parçalandığı için, diğer çarpışan yıldızların da çekim gücüyle o karmaşa da, çünkü dünya yörüngesinde çıkıyor, diğer yıldızlara yakın geliyor, içindeki magma boşalıyor parçalanmanın etkisiyle. Ama tabi şiddetli bir boşalma, hatta ayette: “Denizlerin yandığını görürsün” (Tekviyr/6) diyor. Denizden magma fışkırıyor ve denizden alevler fışkırıyor, deniz yanıyor yani.
“5 - Ve kendi yaratılışına uygun Rabbine boyun eğdiği zaman.” “Tam Allah’ın istediği gibi olur” diyor. Yani insanlar zannediyor ki öyle bir Kıyamet anında, madde başıboştur, başıboş parçalanır, başıboş yırtılmalar olur, başıboş patlamalar olur, bütün patlamalar, sökülmeler, dağılmalar hepsi Allah’ın kontrolündedir. Yani her bir atom nereye gideceğini biliyor. Bakın atomun yapısına kadar. Yani magma patladığında bir atom mesela nereye gidecek, tek tek parça, magma nereye kadar akacak, nasıl parçalanacak, hepsi 'kendi yaratılışına uygun olarak Rabbine boyun eğer” diyor Allah. (Harun Yahya)]

Devam ediyor b sayfasına geçiniz.
İnşikak suresini tolu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder