27 Haziran 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. İNFİTAR SURESİ (10-19)(188-A)c



b sayfasından devam

10-) Ve inne 'aleyküm lehafizıyn;

Muhakkak ki (her düşüncenizi beyninizden ruhunuza) kaydediciler olduğu hâlde. (A. Hulusi)

10 - Halbuki üzerinizde hâfızlar var. (Elmalı)


Ve inne 'aleyküm lehafizıyn hiç şüphe yok ki üzerinizde gözetleyip hafızaya kaydediciler olduğunda hiç şüphe yok. Yani bu konuda tereddüdünüz olmasın. Veya “vav” ı haliye olarak alırsak eğer; üzerinizde gözetleyip hafızaya kaydediciler olduğu halde dini yalanlıyorsunuz ha? Evet, böyle de anlayabiliriz. İki ayeti bir, ortada ki “vav” ı da hâl “vav” ı olarak görürsek. Yani her hareketiniz kaydediliyor, üzerinizde gözetleyiciler var. Böyle olduğu gerçeğine rağmen mi dini yalanlıyor veya Allah’a borçlu oldunuz gerçeğini, hakikatini yalanlıyorsunuz.

Evren, esas yapısı itibariyle, tümüyle, sayısız manyetik dalgalardan oluşmuş bir kütledir ve her dalga boyunun kendine has orjinal bir mânâsı vardır.
Beyin ise orijini itibariyle bu dalga boylarındaki mânâları değerlendirecek bir alıcı, bir değerlendirici ve sayısız yeni mânâlar oluşturucu bir cihaz gibidir!. Ve bu beyin, elde ettiği tüm hâsılayı, ürettiği ruha yâni hologramik dalga bedene yüklemektedir!
Kişinin ölüm ötesi kapasitesi, bir diğer ifade ile mertebesi, derecesi, dünyada iken geliştirebildiği son beyin kapasitesi kadardır... (Ahmed Hulusi)]


11-) Kiramen katibiyn;

Kiramen Kâtibîn (muhteşem yazıcı kuvveler)! (A. Hulusi)

11 - Kiram kâtipler var. (Elmalı)


Kiramen katibiyn o kaydediciler, onlar kaliteli kaydediciler. Rahatlıkla böyle çevirebilirim, çünkü kâtibiyn; kaydediciler. Kiramen; keriym bir türün en iyisi manasına gelir. Türünün iyisine keriym denilir. Kiramen; Öyle bir kayıt ki bu en iyi kaydediciler. Yani aklımıza hemen, bugünün en iyi kaydedicileri neler? Kameralar. Ama bu günün kamerası ne ki, bunlar ahiret kamerası. Bunlar ahiret kamerası olan melekler. Yani Allah’ın sırf itaate ayarlı, emrine amade aletleri, varlıkları.

Ne yapıyorlar? Sadece ve sadece dış dünyamızı çekmiyorlar bu dünyada ki kameralar gibi. Bu gelişmiş kameraların en gelişmişi 3 boyutlu çekerler bizi. Ama bu kameralar 3.000 boyutlu, 300.000 boyutlu, 3.000.000 boyutlu. Bu kameralar sadece yüzümüzü çekiyor. Gülüyorsak güldüğümüzü, ağlıyorsak ağladığımızı gösteriyor. Fakat Allah’ın kaydedicileri, bu türünün en yüksek kaydedicileri yüreğimizi çekiyor. Bir şey yaparken yüreğimiz ne durumda, niyetimizi çekiyor. Bugün niyeti çeken kamera var mı dünyada. Böyle bir teknoloji var mı? Bu kamera bilinç altımızı çekiyor.

Namaz kılıyoruz, namaz kılarken aklımızda nereye gezmeye gittik, veya hanım lamı kavga ediyoruz veya ders mi çalışıyoruz, veya borç mu ödüyoruz, para mı sayıyoruz, veya maaşı mı denk getirmeye çalışıyoruz, veya mutfakta yemeği namazın içinde mi pişiriyoruz. Veya, veya, veya.. Evet onu da çekiyor. Ve; Kulum sen bedenini namaza bırakmışsın nereye gitmişsin böyle? Yani Allah eti kemiği ne tapsın da sen bedeni namaza bırakıp ta gitmişsin başka yerlere derse ne cevap vereceğiz.

Yine bilinç altımızı çekiyor, sevap işleriz diye işlemişiz. Dışardan öyle görünüyor, müthiş bir eylem. Herkesin alkışlayacağı. Ama bilinç altını görseler eğer herkes tükürür. Çünkü desinler diye yapmış. Hatta bambaşka beklentileri var. Alkışlanmak için yapmış, Allah bilsin diyememiş, Allah görüyor ya bu bana yeter diyememiş. İşte böyle bir kamera, böyle kayıt bu, müthiş bir kayıt. Türünün en ileri kaydı bu.


12-) Ya'lemune ma tef'alun;

Ne yaparsanız bilirler. (A. Hulusi)

12 - Her ne yaparsanız biliyorlar. (Elmalı)


Ya'lemune ma tef'alun yaptıklarınızı fark eden ve birer birer kaydeden kaydediciler.


13-) İnnel 'ebrare lefiy na'ıym;

Muhakkak ki Ebrâr (iyiler), elbette Nimet cenneti içindedir. (A. Hulusi)

13 - Şüphesiz ki iyiler naîm içindedir. (Elmalı)


İnnel 'ebrare lefiy na'ıym bu ilahi kaydın arkasından, ki efendimiz bu kaydın her an bilincinde olduğu için, her an kaydedildiğinin şuurunda olduğu için bu aleme, bu cihana sahip olmak için değil, şahit olmak ve şahit olunmak için geldiğimizin şuurunda olduğu için her halinde şahit ol ya rab tavrı içindeydi. Zaten bu tavrı söze döktüğü veda hutbelerinde de görüyoruz.

Allahümme feşhed diyordu; Rabbim şahit ol, rabbim şahit ol..! Yine bir dağa çıktığı zaman 2 rekat namaz kılıyor ve adına da şahadet namazı diyordu. Dağ şahit olsun. Hayatını şahit olarak yaşayan ve; fektübna ma'aş şahidiyn. (A.İmran/53) bizi şahitlerden yaz diyen mü’minler arasına katsın rabbim bizleri de inşaAllah. Burada da o.

Ve onun arkasından; İnnel 'ebrare lefiy na'ıym eğer hayatı iyiliklere şahit olan ve hayatında ki iyiliklere şahit olunan biri ise o ebrardır. Yani iyiler arasına karışmıştır, ebrardandır. Onlar; lefiy na'ıym sonsuz nimetler diyarında olacaklar.

Bir iyilik El berru; iyi. Fıtrattaki iyiliği ahlak haline getirmiş insana denir. Hz. peygamber iyiyi nasıl tarif ediyor biliyor musunuz? Ya ResulAllah diyor bir sahabe, iyiliği ve kötülüğü nasıl anlarız. Efendimiz; Yaptığında içinde huzur ve sükun bulduğun şey birr dir diyor. Onu yaptığında içinde derin bir huzur, derin bir sükunet bulduğun şey Birr dir. Kötülük ise, sû’ ise onu yaptığında kalbini, içini huzursuz eden, darmadağın eden şeydir buyuruyor.

Demek ki aslında insan yaratılış olarak iyiyi ve kötüyü tanıyacak bir fıtratla yaratılmış. Tabii ki vicdanını öldürmemiş, vicdanının sesini bastırmamış, vicdanının üzerine küfür perdesini yaymamışsa.


14-) Ve innel fuccare lefiy cahıym;

Muhakkak ki füccar (kötüler, Hak'tan sapanlar), elbette Cahîm (ateş) içindedirler. (A. Hulusi)

14 - Ve şüphesiz ki fâcirler Cahîm içindedirler. (Elmalı)


Ve innel fuccare lefiy cahıym kötülüğü, günahı hayat tarzı, füccar. Facir değil, günahı ve kötülüğü hayat tarzı haline getirmiş her hücresine yedirmiş manasına gelir. Lefiy cahıym;İ Onlarda gözleri yuvalarından fırlatacak bir ateşte olacaklar.Cahıym in açılımı bu. Cahıym; Na’im in mukabili olarak görülüyor burada. Na’im e giren cahıymden kurtulacak, cahıyme giren Na’imden mahrum kalacak manasına gelir. Na’im gözü aydın eden nimet, Cahıym gözü yuvasından fırlatan dehşet manasına geliyor.


15-) Yaslevneha yevmeddiyn;

Din hükümlerinin yaşandığı süreçte yaslanırlar ona! (A. Hulusi)

15 - Din günü ona yaslanacaklardır. (Elmalı)


Yaslevneha yevmeddiyn O din gününde, hesap gününde oraya yaslanacak. Çok ilginçtir essalvü; ateşe yaslanmak manasına gelir. essalâ; namaz kılmak manasına gelir. Bakınız, dua etmek, ibadet etmek, davet etmek, çağırmak manasına gelir. İkisi de kökte destek manasına gelir. İkisinin de kök anlamı birdir. Suliyya; cehennemin isimlerinden biridir Kur’an da geçen onun için salleytülud örnek cümlesini verir lügatlar. Nedir? Değneği ateşe tutarak doğrulttum, fırınlayarak doğrulttum.

Aslında Salâtta doğrulmak demektir. Ekamessalâh; namazın doğrulması, aslında doğru olanı doğru kılmak demektir. Yani namazı aslına rücu ettiremek, ibadeti aslına rücu ettirmektir. Onun için essalvü aynı zamanda üzerinde dik durduğumuz, dik oturduğumuz oyluklara verilen isimdir. Yine bizi dik tutan omurgaya verilen isimdir. Yani insan bu sayede dik yürür. Onun için efendimiz destek manasına kullanmıştır. Essalâtü imadüddıyn; namaz dinin desteğidir, direğidir.

Bu aynı zamanda etimolojik köken tahlilidir, kelimenin kök tahlilidir. Yani bunlar neyi gösteriyor? Naçiz buradan yola çıkarak şu sonuca varıyorum; namazla dünyada doğrulmayan, cehennemde ateşle doğrulacak. Kökenleri bir olan bu iki kelime adeta manaları itibarıyla zıt köşelerde duruyorlar. Ey insan salât ile dünyada doğrul ki Allah seni cehennemde yoğun bakım ünitesinde doğrultmasın. Yoksa orada zorunlu olarak, mecburen doğrulursun. Oraya diker seni, ateşe diker manasına.


16-) Ve ma hüm 'anha Biğâibiyn;

Onlar her an cehennemi müşahede eder hâldedirler! (A. Hulusi)

16 - Ve ondan gâbi olmayacaklardır. (Elmalı)


Ve ma hüm 'anha Biğâibiyn oradan kurtulmaları asla mümkin olmayacak, kurtulma şansları yok.


17-) Ve ma edrake ma yevmüddiyn;

Bilir misin Din Günü'nü? (A. Hulusi)

17 - Ve bildin mi nedir din günü? (Elmalı)


Ve ma edrake ma yevmüddiyn sen din gününün ne olduğunu biliyor musun? Nereden bileceksin ki daha doğrusu. Din gününün ne olduğunu nasıl bileceksin ki. Yani burada dirayetle bilemezsin, düşünerek bilemezsin, fikir yolu ile bilemezsin, tefekkür yoluyla bilemezsin çünkü yer yüzünde onun bir karşılığı yok. Hesap gününü kıyaslayacağımız yer yüzünde bir durum yok ki o kelime ile izah edelim. O zaman rivayetle Allah’tan öğren.


18-) Sümme ma edrake ma yevmüddiyn;

Sonra, bilir misin Din Günü'nü? (A. Hulusi)

18 - Evet bildin mi nedir din günü? (Elmalı)


Sümme ma edrake ma yevmüddiyn sonra evet sen sahiden hesap gününün , deyn gününün, borç gününün ne olduğunu bilir misin?


19-) Yevme lâ temlikü nefsün linefsin şey'a* vel'emru yevmeizin Lillâh;

O süreçte kimse, kimse için hiçbir şey yapamaz! O süreçte hüküm Allâh'a aittir (birimin yapacak hiçbir şeyi yoktur, yalnızca yapılmışların sonuçları yaşanır)!(A. Hulusi)

19 - O gün ki kimse kimse için bir şey'e mâlik olmaz, emir o gün yalnız Allah’ındır. (Elmalı)


Yevme lâ temlikü nefsün linefsin şey'a o gün neymiş, o gün hiçbir insan bir başkasına asla fayda vermez, yarar sağlamaz, yardım edemez. Öyle bir gün. Ve o gün vel'emru yevmeizin Lillâh işte o gün tüm emir verme işi, yani talimat verme işi Allah’a mahsustur. Allah’tan başka kimse o gün talimat veremez ve kimse, kimsenin yardımına gelemez. Tüm şefaat anlayışları bu ayet ışığında yeniden tashih edilmelidir. Okuyalım Müddessir/48. ayetini;

Fema tenfe'uhüm şefa'atüşşafi'ıyn. (Müddessir/48) evet, onlara hiçbir şefaatçinin şefaati o gün onlara fayda sağlamaz.

Yine Zümer/44. ayetini okuyalım; Kul Lillâhiş şefa'atü cemiy'an (Zümer/44) şefaatin tamamı Allah’a mahsustur de.

Yine Sebe’/23. ayetini okuyalım; Ve lâ tenfa'uş şefa'atü 'ındeHU illâ limen ezine leh. (Sebe’/23) Allah’ın izin verdiği kimse dışında hiç kimseye şefaat fayda vermez, hiç kimsenin şefaati fayda vermez. İki şekilde de anlaşılır. O zaman şefaatin gerçek sahibi Allah’tır. Şefaat birine kurtuluş karnesini, ödülünü vermektir. Rabbimiz o ödülü verendir. O ödülü ey falan zat kalk falana verdiğim kurtuluş ödülünü sen tevdi et buyurursa işte bu takdirde ona da şefaat etmiş olur, onu da ödüllendirmiş olur. Ama ödülü alan kimse eğer teşekkürü ödülün sahibi olan Allah’a değil de, ödülü kalk sen ver denilen kimseye yaparsa ödülün sahibini karıştırmış olur. Ödülün sahibine teşekkür etmek şarttır. İşte şefaat böyle anlaşılacak.

Sadakallahul azıym. Allah doğrusunu, hakikatini söyledi, en gerçeği Allah buyurdu diyoruz ve diğer suremize geçiyoruz.

İnfitar suresinin sonu
İnfitar suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder