31 Ocak 2014 Cuma

İslamoğlu Tef. Ders. TAHRİM (07-12) (78-A)e

d sayfasından devam

7-) Ya eyyühelleziyne keferu lâ ta'tezirulyevm* innema tüczevne ma küntüm ta'melun;

(Zebânîlerden hitap şudur): "Ey hakikat bilgisini inkâr edenler! Bugün mazerete yer yoktur! Siz yalnızca yaptıklarınızın sonucunu yaşıyorsunuz!" (A. Hulusi)

07 - Ey o küfredenler! O gün özür dilemeğe kalkmayın çünkü hep yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne keferu lâ ta'tezirulyevm siz ey inkar edenler, siz ey hakikati inkar edip Allah’a nankör olanlar, bugün mazeret ileri sürmeyin innema tüczevne ma küntüm ta'melun şimdi yaptıklarınızdan başkasının karşılığını görmeyeceksiniz. Yani şu anda karşılığını gördüğünüz şeyin hepsi elinizle yaptıklarınızdır. İşlediklerinizin karşılığı olarak cezalandırılıyorsunuz. Sadece ve sadece olan bu.


8-) Ya eyyühelleziyne amenû tûbû ilAllâhi tevbeten nesuha* 'asâ Rabbuküm en yükeffire 'anküm seyyiatiküm ve yudhıleküm cennatin tecriy min tahtihel'enharu, yevme lâ yuhzillahunNebiyye velleziyne amenû me'ahu, nuruhüm yes'a beyne eydiyhim ve Bieymanihim yekulune Rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vağfir lenâ, inneKE 'alâ külli şey'in Kadiyr;

Ey iman edenler! Allâh'a özden ve kesin bir tövbe ile tövbe edin! Umulur ki Rabbiniz kötülüklerinizi sizden örter ve sizi altından nehirler akan cennetlere dâhil eder. O süreçte Allâh, O Nebi'yi ve Onunla beraber iman etmişleri rezil - rüsva etmez! Onların nûru, önlerinden ve sağ taraflarında koşar. Derler ki: "Rabbimiz... Nûrumuzu tamamla ve bizi mağfiret eyle... Muhakkak ki sen her şeye Kaadir'sin." (A. Hulusi)

08 - Ey o bütün iman edenler! Allaha öyle tevbe edin ki nasuh (gayet ciddî, müessir, öğütcü) bir tevbe olsun, gerek ki rabbiniz sizden kabahatlerinizi keffaretle örter de sizleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyar, O gün ki Allah Peygamberini ve onun maiyetinde iman edenleri utandırmayacak, nûrları önlerinde ve sağlarında koşacak, şöyle diyecekler: ya Rabbenâ! Bizlere nûrumuzu tamamla ve bizleri mağfiretinle yarlığa, şüphesiz ki sen her şey'e kadîrsin. (Elmalı)


Ya eyyühelleziyne amenû ve siz ey iman edenler. tûbû ilAllâhi tevbeten nesuha samimi bir kalp ile tevbe ederek içten bir sadakatle Allah’a yönelin.

En Nasuh; fe’ul vezninden. Hem samimi olan, hem de tevbe edeni samimi kılan tevbe demektir. Yani öyle bir tevbe edeceksiniz ki hem samimi olacaksınız tevbe ederken, hem de tevbe sizi samimi kılacak. Sütün memeye dönmediği gibi günaha dönmemektir Nasuh tevbesi demişler. Yani günaha bir daha dönmemek üzere tevbe. Zaten tevbe dönüş demektir, dönüş, dönüş yapmak. Bilinç yenilemek de diyebiliriz buna. Ölüm gelinceye kadar günah işleyip de ölüm gelip çatınca tevbe ettim diyenin tevbesinin kabul edilmeyeceği Nisa/18. ayetinde ifade edilmiş.

'asâ Rabbuküm en yükeffire 'anküm seyyiatiküm umulur ki, beklenir ki rabbiniz sizin günahlarınızın üzerini örter. ‘asa; temenni edatıyla gelmiş. Bunun anlamı, birkaç anlamı var.

1 – Tevbeyi kabulün Allah’a vacip olmadığı anlamına gelir. Yani sen tevbe et ey kul, fakat şöyle zannetme ben tevbe edeyim de isterse affetmesin. Yok öyle şey. O dilerse affeder. O isterse affeder, sen istersen değil. Ama senin istemen, O’nun istemesi için kaçınılmaz bir gereklilik bunu unutma.

2 -  O’ndan ümit etmek tevbenin edebidir. Yani ümit kesmeyeceksin, fakat kesin de zannetmeyeceksin . Yani kesin affetti, affedildim. İkisi de yanlıştır. Ümit edeceksin, çünkü ümit duadır. Allah’tan ümit kalbin Allah’a duasıdır.

3 – Suç işlemeyenle affedilen arasında küçük bir fark olsun. Haydi sinema tekniği açısından açıklayalım. Allah hayat filmimizden mazı kareleri montajlayacak, kesecek. Kötü kareleri, tevbe bu biz tevbe ettik. Rabbim dedi ki o kareleri gösterme, o kareleri mahşer halkına seyrettirme, ya rabbi beni mahcup etme dedi ve o karelerin hayat filmimizden çıkmasını istedi, rabbimiz de onu kesti. Kestim bile demedi, azarda etmedi ve üzerini örttü. Hiç işlememişle işlemiş olan arasında hiç fark olmasın mı, küçük bir fark sanırım olacak montaj yerleri belli olacak. Yani biz ne olduğunu bilmeyeceğiz ama buralarda bir kesinti yapılmış diyebileceğiz galiba. Yani buralardan bazı kareler gitmiş diyebileceğiz. Evet, tevbe hiç o günahı işlememiş ile işlemiş olan arasında böyle küçük bir farkta sanırım olur.

[Ek bilgi; (İbn Cerir) Hz. Ali, bir defasında bir bedevinin tevbe ve istiğfar kelimelerini aceleyle tekrarladığını görür ve "Bu sahte bir tevbedir" der. Bedevi "O halde sahih tevbe nasıl olur?" diye sorduğunda, Hz. Ali şöyle cevap verir: "Tevbenin sahih olabilmesi için 6 şart gerekir.
1) Yaptığına pişman olman,
2) Gaflet ettiğin farzları yerine getirmen,
3) Gasbettiğin hakkı geri vermen,
4) Eziyet ettiğin kimseden özür dilemen,
5) İşlediğin günahı tekrarlamamaya azmetmen,
6) Nefsini Allah'a itaatle eğitip, günah işlerken zevk aldığın gibi, Allah'a itaat ederken de sıkıntı çekmendir. (Besairu-l Kur’an-Ali Küçük)]

{Atlanan cümle; ve yudhıleküm cennatin tecriy min tahtihel'enharu
O gün ki Allah Peygamberini ve onun maiyetinde iman edenleri utandırmayacak. (A. Hulusi)
O süreçte Allâh, O Nebi'yi ve Onunla beraber iman etmişleri rezil - rüsva etmez! (Elmalı)

Bir müminin yaptığı iyi ameller ve onların mükafatı zail olmaz. Yani kafir ve münafıklar, müminler hakkında "inandılar da ne oldu?" diyebilme fırsatını asla elde edemeyeceklerdir. Sonuçta zelil ve rezil olacak olanlar Allah'a isyan edenlerdir, itaat edenler değil.(Ebu-l Al’a Mevdudi- Tefhimu-l Kur’an)}


yevme lâ yuhzillahunNebiyye velleziyne amenû me'ah işte o gün Allah’ın peygamber ve ona katılarak iman edenleri mahcup etmeyeceği o gün nuruhüm yes'a beyne eydiyhim ve Bieymanihim onlar önlerinden ve sağlarından ışık saçarlar. yekulune Rabbenâ etmim lenâ nûrenâ vağfir lenâ ve derler ki; ellerini açarlar, rablerine yönelirler, gönülden şöyle dua ederler; Ey bizim rabbimiz bize nurumuzu tamamla ve bizi bağışla inneKE 'alâ külli şey'in Kadiyr hiç şüphe yok ki sen her şeye güç yetirensin.

Nûr; ışık, vahyin ışığı. Akla gelen ilk şey bu. Vahiy; ışığın göze nispeti neyse, vahyin gönle nispeti de odur değerli dostlar. Şu ışığı yok edin gözümüz görse de görmez olur, kör olur. O halde vahyin ışığını alamayınca yürek gözü, gönül gözü de kör olur. Vahye bir atıf var.


9-) Ya eyyühenNebiyyu cahidilküffare velmünafikıyne vağluz 'aleyhim* ve me'vâhüm cehennem* ve bi'selmasıyr;

Ey Nebi! Hakikat bilgisini inkâr edenler ve ikiyüzlüler (münafıklar) ile mücahede et ve onlara kesin davran (tavizsiz ol)! Onların barınağı cehennemdir! Ne kötü dönüş yeridir o! (A. Hulusi)

09 - Ey o Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara mücahede et ve onlara karşı kalın bulun, onların varacakları yer Cehennemdir, ona gidiş de ne fena gidiştir, (Elmalı)


Ya eyyühenNebiyyu cahidilküffare velmünafikıyne vağluz 'aleyhim sen ey peygamberler ailesinin ferdi, kafirlerle ve münafıklarla cihat et ve onlara karşı sert davran. Vağluz ‘aleyhim diyor, ince ayar çekiyor tabir caizse. Oysa ki bir başka yerde de fasfah diyor yani onlara müsamahalı davran hoşgörülü davran (Hicr/85) Demek ki rabbimiz sürekli kontrol ediyor peygamberinin yüreğini. İlahi kontrol altında Resulallah. Münafıklarla cihat, kafirler gibi olmaz tabii ki ince bir siyasetle olur. Burada kafirlerle ve münafıklarla Allah resulünün nasıl farklı biçimde cihat ettiğini de hatırlamanın tam sırası.

ve me'vâhüm cehennem onların varıp duracağı yer cehennemdir ve bi'selmasıyr o ne kötü son duraktır.


10-) DarebAllâhu meselen lilleziyne keferumraete Nuhın vemraete Lut* kâneta tahte 'abdeyni min 'ıbadiNA salihani fehanetahüma felem yuğniya 'anhüma minAllâhi şey'en ve kıyledhulennare me'addahiliyn;

Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenler için Nuh'un karısı ile Lût'un karısını misal verdi... (O kadınların ikisi de) kullarımızdan iki sâlih kulun (nikâhı) altında idiler. (Karıları) onlara (Nuh ve Lût'a) hainlik ettiler de, (Nuh ve Lût) Allâh'tan (gelen) hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıramadılar. (O iki kadına): "Girenlerle beraber ateşe girin!" denildi. (A. Hulusi)

10 - Allah küfredenlere Nuh’un karısıyla Lût’un karısını bir mesel yaptı, o iki kadın kullarımızdan birer salih kulun tahtı ismetinde idiler de onlara hıyanet ettiler, onun için o iki salih kul da onları Allahın azâbından zerrece kurtaramadılar, o iki kadının ikisine de denildi ki: girin ateşe girenlerle beraber. (Elmalı)


DarebAllâhu meselen Allah misal verdi, örnek getirdi, ibret getirdi veya örnek gösterdi. Farklı farklı ibareler bunlar Türkçeye yansısın diye çevirmek daha doğru olur. Kimi; lilleziyne keferumraete Nuhın vemraete Lut kafirler için, inkarcılar ve nankörler için Nuh’un ve Lût’un karısını misal getirdi. Evet, Nuh peygamberin ve Lût peygamberin. İki peygamberin eşi bunlar. Kafir eşler.

kâneta tahte 'abdeyni min 'ıbadiNA salihayn bu ikisi de iki salih kulumuzun nikahı altında idiler. Yani iki peygamberin nikahı altında bulunan iki kafir kadından bahsediliyor burada. Fehanetahüma kocalarına ihanet ettiler. Yani kocalarının misyonuna ihanet ettiler. felem yuğniya 'anhüma minAllâhi şey'e (iki kocanın) varlığı da onları Allah’ın cezasına uğramaktan kurtaramadı. Yani iyilere yakın olmak iyi olmanın garantisi değildir demiştim girişte. Burada bir şeyi daha söylemek durumundayım; İyilere hatta peygamber eşi olmak Allah’ın cezasını engellemek için yetmiyor.

Tam da sırası değil mi Allah Resulünün; Kızım fatıma; İşterî nefseki minallah (feinnî lâ uğnî anki minallahi şey'en) Allah’ın elinden nefsini satın al vallahi yarın senin içinde bir şey yapamam deyişini, diye haykırışını hatırlamanın tam sırası değil mi şimdi. ve kıyledhulennare me'addahiliyn ve onlara dedik ki cehenneme girenlerle birlikte siz de girin. Ateşe girenlerle siz de girin.


11-) Ve darebAllâhu meselen lilleziyne amenûmraete fir'avn* iz kalet Rabbibni liy 'ındeke beyten fiylcenneti ve necciniy min fir'avne ve 'amelihi ve necciniy minelkavmizzâlimiyn;

Allâh, iman edenler için de Firavun'un karısını (ders alınası) misal verdi. Hani (Asiye) dedi ki: "Rabbim, benim için indînde, cennette bir ev bina et! Firavun'dan ve onun yaptıklarından beni kurtar! Beni zâlimler topluluğundan da kurtar!" (A. Hulusi)

11 - Allah, iman edenlere de Firavunun hatununu bir mesel yaptı: o vakit o hatun demişti ki: ya rabbi! Nezdi ülûhiyetinde benim için Cennetle bir ev yap ve beni Firavundan ve onun amelinden kurtar, beni o zalimler kavminden necata çıkar. (Elmalı)


Ve darebAllâhu meselen lilleziyne amenûmraete fir'avn ve yine Allah iman eden, Allah’a güvenen kimselere de Firavunun karısını örnek verdi. Kötünün yakını olanda kötü olmaya mecbur değil., Nuh’un karısı kafir, kafir firavunun karısı Kur’an a geçmiş bir mü’min, mücahide bir mü’min. Üstelik prenses. Allah’ın bunlarla bize verdiği ibretler var.

Evet, bu prensesin Hz. Musa’yı sudan kurtaran, bebek Musa’yı sudan alıp yetiştiren prenses olduğu rivayetleri vardır. Adının Asiye olduğu nakledilir kaynaklarda. Hatta Asiye’nin bu prensesin bir gün saçını tarayan maşıta, yani tarakçısı tarağını elinden düşürünce Allah’ın adını anar. O, o güne kadar duymadığı bu isim karşısında meraka kapılır ve bu merak onu imanın kapısına getirir iman ettikten sonra ise kocasıyla zıt taraflara düşerler ve kocası ona büyük bir piramit yaptırmayı vaad eder eğer imanından dönerse. O imanından vazgeçmez, koca bir imparatorluğun prensesi olmaktansa Allah’a iman ederek işkence altında ölmeyi tercih eder. İşte tahrim suresinin 11. ayeti o bu tarihi hadisenin anlatıldığı ayettir.

iz kalet Rabbibni liy 'ındeke beyten fiylcenneh hani o demişti ki bir zamanlar; Rabbim demişti benim için cennette bir mekan bina et. Bu firavunun dünyada senin adını ölümsüzleştireyim, sen vazgeç bu dinden diye onu ayartmak istemesi üzerine o da; Rabbim ahirette sen bana muhteşem bir saray ver der. Dünyanın sarayları onun olsun dercesine böyle söylüyor.

ve necciniy min fir'avne beni firavundan kurtar ve 'amelihi ve onun çirkin eyleminden, veya işkencesinden, zorbalığından veya ayartmasından kurtar ve necciniy minelkavmizzâlimiyn ve beni zalim kavimden kurtar ya rabbi diye işkence altında dua etti.


12-) Ve Meryemebnete 'ımranelletiy ahsanet ferceha fenefahna fiyhi min ruhına ve saddekat Bikelimati Rabbiha ve kütübiHİ ve kânet minelkanitiyn;

İffetini bir kale gibi koruyan İmran kızı Meryem de... Onun içinde ruhumuzdan nefhettik (açığa çıkardık). Rabbinin, Kelimelerindeki Esmâ'sıyla varlığını ve Kitaplarını (Bilgilerini) tasdik etti ve teslim olup itaat edenlerden oldu. (A. Hulusi)

12 - Bir de İmran’ın kızı Meryem’i ki ırzını pek sağlam korudu, fakat biz ona ruhumuzdan nefh ettik, hem rabbinin kelimâtını ve kitaplarını tasdik etmişti, hem «kanitîn»den idi. (Elmalı)


Ve Meryemebnete 'ımran yine İmran’ın kızı Meryem’i de örnek gösterdi Allah. A. İmran/35-47. ayetlerinde ve Meryem suresinde Hz. Meryem’in hayatı ayrıntılı olarak anlatılır. elletiy ahsanet ferceha o Meryem ki iffetini korumuştu. fenefahna fiyhi min ruhına buna karşılık biz de onun rahminde kine ruhumuzdan üflemiştik. Buradaki fiyhi üzerinde çok durulmuş onun rahminde kine. Zamir İsa’ya dönerse eğer tüm insanlar için geçerli olan genel kanun, yani her insanın ruhuna üflenir. Üflendiği için her insan ruh bulur. Ama eğer ikinci ihtimal zamir Meryem’in rahmine dönerse mana onun rahmine üfledik olur. Üçüncü bir ihtimal daha var Meryem’in kendine döner mi. Meryem’e dönmesi için zamirin “ha” olması lazım dişil zamir olması lazım. Oysaki fiyha değil fiyhi burada. Fakat İbn. Mes’ud burayı fiyha okumuş. Bunu bir tarafa koyalım.

Enbiya/91. ayetinde aynı, fiyha olarak geliyor bu zamir. İstisnai bir üreme sistemine bir atıf olabilir mi? Mümkindir. Yani Meryem’in diğer tüm insanlardan farklı olarak istisnai bir üreme yöntemine, üreme sistemine sahip olduğu yönünde anlayabiliriz ki buna A. İmran/37. ayetinde ki ..ve enbeteha nebaten hasenen (A.İmran/37) onu bir çiçek gibi yetiştirdik ayetini de yanına koyabiliriz.

Yine çok ilginçtir devamında, onu da okuyalım; ve saddekat Bikelimati Rabbiha ve kütübiHİ o da rabbinin kelimelerini ve O’nun kitabını gönülden tasdik etmişti. Yani çoğunluk kitabihi okumuş kütübhi’yi. İsa’ya indirilen vahiy veya kitaben mef’ula kabilinden ilahi bir mucizevi doğum da olabilir. Asıl söyleyeceğimiz burada ve kânet minelkanitiyn ve o el pençe divan duranlardan biri idi.

İşte el kanitiyn. Aslında müennes olarak dişil olarak gelseydi bu kelime el kanitat gelmesi lazımdı. A. İmran/43. ayetinde de rakiat yerine raki’iyn gelmiş. İşte bunu da deminki yorumun yanına koyabiliriz. Meryem’in yiğitliğine de delalet edebilir bu ikincisi onun istisnai üreme sistemine de delalet edebilir.

Değerli dostlar Tahrim suresi böylece bitti. Tahrim suresi bize 4 örnek gösterdi. İkisi ibret, ikisi örnek. İkisi ibreti alem ikisi numune-i imtisal. İkisi iki peygamberin iki kafir karısı, diğeri ise Meryem ve dünyanın en kafir, en anud, en isyankar insanlarından biri olan firavunun Müslüman eşi.

Rabbim bizi ibreti alem değil, numune-i imtisal olanlardan kılsın. Rabbim bizi Meryem’in ve Asiye’nin izinden gidenlerden kılsın, Nuh Lût A.S. kafir eşlerinin değil. Aslında burada tüm zamanların insanlarına farklı farklı teselli modelleri sunuluyor. Yani eşinden memnun olmayan, eşinin imanından memnun olmayan, eşinin İslam’ın dan memnun olmayan mü’min kocalara; bakın bu ibretlere de sabredin denildiği gibi, aynı zamanda zalim bir eşe düşüp inim inim inleyenlere de senin eşini Firavunla bir kıyaslasana gibi bir nükte de sunuluyor olsa gerektir. Allahu alem..! Şimdi bir sonraki sureye geçiyoruz.

Sadakallahul azıym. {ve ahıru da'vahüm enil Hamdu Lillâhi Rabbil alemiyn. (Yunus/10)}
Dualarının sonu da "Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun." diye şükretmek olacaktır.(Elmalı)}

Tahrim suresinin sonu.
Tahrim suresini toplu olarak BURADA bulabilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder